Yıllar içinde bir çok kez denk geldiğim bu siteyi kullanan kişilerin ne denli yanlışlara sürüklenebileceğini sizlerle paylaşmak istedim.
Önce size siteden bir karşılaştırma linki vereyim, hemen !..
http://snapsort.com/compare/Canon-PowerShot-SX50-HS-vs-Olympus-PEN-E-PM2
Göreceğiniz üzere (Resim üzerine tıklayıp büyük boy görün),
e-pm2'ye 45 puan vermiş burada. E bunda ne var ? Hiiç, hiç bir şey yok... Şimdi bir de şuna bakıyoruz aynı sitede...
http://snapsort.com/compare/Canon-EOS-M-vs-Olympus-PEN-E-PM2
E ne oldu da PM2'nin puani 45'ten 71'e uçuverdi şimdi ? Bunun mantığı ne, sebebi ne ? Olabilir mi mantıklı bir açıklaması. PM2 karşısına konana göre mi içindeki gizli gücü açığa çıkartan bir ruha sahip ? Daha sitede bir sürü saçmalık var. Sırf bir ürün fabrika verisi ISO25.600 yazıyor diye ondan iso1600'de çok ama çok daha başarılı bir ürüne karşı eksi puan alıyor mesela. Garip garip özellikleri yüksek diye daha iyi diye sizin önünüze koyuyor. Kendinizi bu siteden koruyun !..
26 Mart 2015 Perşembe
Fotoğraflarımızı görüntülediğimiz ve/veya işlediğimiz monitörler hakkında
Fotoğraflarımızı işlerken olsun, görüntülerken olsun monitör faktörü önemli bir eleman. Monitörün gözümüze hitap eden en önemli özelliklerinden birisi kullanılan panel teknolojisi. Birkaç yıl önce "grafikerler için" dediğimiz IPS panelli monitörler artık herkes için alınabilir fiyat aralığına gelmiş durumda. Peki bu panel teknolojileri ne farklar içeriyor ?
http://www.tftcentral.co.uk/articles/content/panel_technologies_content.htm
IPS panellerin TN panellere göre en önemli avantajları daha geniş görüş açısı sunmaları sebebi ile monitöre tam karşıdan bakmadığınız durumlarda bile ekrandaki görüntünün tümünü aynı renk ve kontrastta gösterebilmesi. Tabi bunun da bir sınırı var ve bu da 178 derece açı olarak belirtiliyor genellikle. Bir diğer fark ise IPS panellerin gösterdiği renk derinliği. Genelde IPS panel 16.7 milyon renk gösterebilmektedir. Bu nedenle de en çok mobil cihazlarda (cep telefonu/ tablet) kullanılmaktadır.
Burada konu ile ilgili bir makaleyi okuyup daha fazla bilgi edinebilirsiniz,
http://www.pclabs.com.tr/2011/08/09/biraz-daha-sabir-tn-panel-yerini-ips-panele-birakiyor/
Göreceğiniz üzere bu makalenin kaleme alınma tarihi 2011 yılı ki 4 yıl geçmiş.
Daha güncel bir makale ise , http://bilisimkosesi.blogspot.com/2014/03/ips-ekranlar.html
Günümüzde IPS panellerin bir çok farklı üretici tarafından geliştirilmiş türleri mevcut. Bu türlerin farklılıkları hakkında şu makaleyi inceleyebilirsiniz , http://www.tftcentral.co.uk/articles/content/panel_technologies_content.htm
25 Mart 2015 Çarşamba
Olympus PEN E-P5 firmware güncelleme v1.6
Olympus PEN serisinin zirve modeli P5 modelini zaman içinde yazılımsal olarak daha da geliştirmiş. En son 13 Kasım 2014'te çıkan v1.6 firmware ile güncellenen modele ait resmi Olympus firmware kaynağına ulaşmak için,
http://www.olympus.co.jp/en/support/imsg/digicamera/download/software/firm/e1/
Güncellemeler ile gelen yeniliklerin listesi
http://www.olympus.co.jp/en/support/imsg/digicamera/download/software/firm/e1/
Güncellemeler ile gelen yeniliklerin listesi
Firmware Update for OLYMPUS DIGITAL CAMERA
[ E-P5 ]
Ver.1.6 (Nov.13 2014) |
|
---|---|
Ver.1.5 (May.23 2014) |
|
Ver.1.4 (May.14 2014) |
|
Ver.1.3 (Feb.12 2014) |
|
Ver.1.2 (Aug.07 2013) |
|
Fotozeynep.com.tr 'de Olympus OM-D E-M5'e fena indirim gelmiş !
Bugün 25 Mart 2015 , bugün itibarı ile fotozeynep.com.tr 'de gördüğünüz 500 TL. ile 1.000 TL. indirimli olarak bu ürünleri alabilirsiniz. 1.000 TL. indirimi de ilk kez görüyorum...
Olympus OM-D E-M5 12-40 f/2.8 PRO Kit 4.499 TL yerine 3.499 TL !
Online resmi sayfasına gitmek için "OM-D E-M5" yi 500-1000 TL indirimli almak için T I K L A Y I N
OM-D E-M5 detaylı inceleme : http://www.dpreview.com/reviews/olympusem5/
Bir diğer inceleme : http://www.photographyblog.com/reviews/olympus_om_d_e_m5_review/
Olympus 12-40 F2.8 Pro lens incelemesi :
1-) http://www.photozone.de/m43/862_oly1240
2-) http://robinwong.blogspot.com/2014/07/olympus-mzuiko-12-40mm-f28-pro-lens_6.html
3-) http://slrgear.com/reviews/showproduct.php?product=1641
4-) http://www.photographyblog.com/reviews/olympus_m_zuiko_digital_12_40mm_f_28_pro_review/
21 Mart 2015 Cumartesi
Perde ömrünü merak edenlere kaynak. How can i learn my camera shutter count !
Perde ömrü ile ilgili bir istatistiki kaynak. (Source for camera shutter life)
http://www.olegkikin.com/shutterlife/sitemap.php
-
Mesela Nikon D7100'e bakalım( for example we will look Nikon D7100 shutter life) ,
http://www.olegkikin.com/shutterlife/nikon_d7100.htm
ve (and now we looking Canon 650D shutter life) Canon 650D 'ye bakalım,
http://www.olegkikin.com/shutterlife/canon_eos650d.htm
http://www.olegkikin.com/shutterlife/sitemap.php
-
Mesela Nikon D7100'e bakalım( for example we will look Nikon D7100 shutter life) ,
http://www.olegkikin.com/shutterlife/nikon_d7100.htm
ve (and now we looking Canon 650D shutter life) Canon 650D 'ye bakalım,
http://www.olegkikin.com/shutterlife/canon_eos650d.htm
20 Mart 2015 Cuma
Fotoğraf makinam için hangi SD kartı almalıyım ?
Fotoğraf makinamız için hızlı bir kart her zaman için işimizi kolaylaştıracaktır. Özellikle günümüzde Full HD video kayıt yapabilen makinalar artan yazma hızı ihtiyaçları sebebi ile eş zamanlı olarak bugün 95mb./saniye veri yazabilen kartlar alınabilir fiyatlara geldi. Üreticiler ürün kullanım kılavuzlarında 30mb./saniye yeterlidir diye belirtiyor çoğunlukla. Fakat bir kart üzerinde üreticisinin yazdığı değer 30mb./saniye ise o değer o kartın verdiği maximum ve her zaman sağlayamadığı değerdir.
-
Kartın okuma/yazma hızı haricinde bir de fotoğraf makinamızın okuma/yazma hızları da karttan alınacak performansta farklılık gösterir. Mesela...
Yukarıdaki tabloda farklı fotoğraf makinaları ile test edilen "Toshiba EXCERIA Type 2 32GB SDHC Memory Card 95MB/s 60MB/s" kartın 60mb./saniye hızına fotoğraf makinaları sebebi ile asla ulaşamadığını gördüğümüz bir test... Farkı görebilmek için aynı kart PC'ye takılan kart okuyucusu ile de yapılmış...
Göreceğiniz üzere üreticisinin kart üzerinde yazdığı 60mb./saniye yazma hızı değerinin üzerinde bir verime sahip aslında kart !!! İşte bu nedenle fotoğraf makinanızın yazamayacağı kadar yüksek hızda bir kart almanız kullanmayacağınız bir şeye fazladan para ödemeniz gibi bir durum olacaktır.
Birkaç örnek ,
Çok fazla olmasa da bir fikir edinmeniz açısından test edilmiş fotoğraf makinalarının yazma hızı değerlerini görebilmeniz için bağlandı , http://www.cameramemoryspeed.com/camera-tests/
Canon d-slr için sd kart, en hızlı SDHC kart, en iyi SD kart, hafıza kartı, która karta SD do mojego aparatu, Nikon d-slr için sd kart, SDHC kart hızı, which SD card for my camera, Canon 700D için hangi SD kart, Canon 650D için hangi SD kart, Canon 70D için hangi sd kart, Nikon D5500 için hangi sd kart, Nikon D5300 için hangi sd kart, Nikon D7100 için hangi sd kart, Nikon D7200 için hangi sd kart, Które karty SD do mojego aparatu, which SD card for my camera
-
Kartın okuma/yazma hızı haricinde bir de fotoğraf makinamızın okuma/yazma hızları da karttan alınacak performansta farklılık gösterir. Mesela...
Yukarıdaki tabloda farklı fotoğraf makinaları ile test edilen "Toshiba EXCERIA Type 2 32GB SDHC Memory Card 95MB/s 60MB/s" kartın 60mb./saniye hızına fotoğraf makinaları sebebi ile asla ulaşamadığını gördüğümüz bir test... Farkı görebilmek için aynı kart PC'ye takılan kart okuyucusu ile de yapılmış...
Göreceğiniz üzere üreticisinin kart üzerinde yazdığı 60mb./saniye yazma hızı değerinin üzerinde bir verime sahip aslında kart !!! İşte bu nedenle fotoğraf makinanızın yazamayacağı kadar yüksek hızda bir kart almanız kullanmayacağınız bir şeye fazladan para ödemeniz gibi bir durum olacaktır.
Birkaç örnek ,
Çok fazla olmasa da bir fikir edinmeniz açısından test edilmiş fotoğraf makinalarının yazma hızı değerlerini görebilmeniz için bağlandı , http://www.cameramemoryspeed.com/camera-tests/
Canon d-slr için sd kart, en hızlı SDHC kart, en iyi SD kart, hafıza kartı, która karta SD do mojego aparatu, Nikon d-slr için sd kart, SDHC kart hızı, which SD card for my camera, Canon 700D için hangi SD kart, Canon 650D için hangi SD kart, Canon 70D için hangi sd kart, Nikon D5500 için hangi sd kart, Nikon D5300 için hangi sd kart, Nikon D7100 için hangi sd kart, Nikon D7200 için hangi sd kart, Które karty SD do mojego aparatu, which SD card for my camera
RAW büyüktür ve Jpeg'i döver !..
Ben bir fotoğraf makinasına özel
üreticisinin verdiği yazılım üzerine zaman harcamayı uygun görmüyorum.
Olur ya kişi(ler) başka bir markanın başka bir modeline geçiş yapabilir.
Her markanın kendi yazılımını öğrenmek iyi bir beyin jimnastiği
olabilir belki ama o süreçte kaybedilen zaman da can sıkıcı olabilir.
RAW işleme konusunda işi bu alanda marka bağımsız yazılım üretmek olan
yazılım firmalarının ürünlerini kullanmak bence daha karlı bir yol.
Benim gözlemleyabildiğim kadarı ile bir jpeg dosyası (8bit, 12 bit olayına hiç girmeden) uygulanan NR sebebi ile RAW'daki birçok pixel detayını siliyor. NR de neticede bir yapay zeka ürünü ve mesela çimenlerdeki pixel pixel renk farklılıklarının tümünü olması gerekenler ve olmaması gerekenler diye ayırt edemiyor. Ağaç dallarındaki renk geçişini gösteren pixellerde de aynen böyle(örnekler olarak). Bu nedenle özellikle makina jpeg çıktısının yok ettiği bu pixelleri RAW'daki gibi geri kazanmak imkansız. Birbirine yakın 3-5 pixeli "noise" olarak algılayıp birbirlerine yakın renklere dönüştürüldüğü bir çıktıya bir başka yöntem ile keskinlik verdiğinizde o birleştirilen 3-5 pixeli tek bir pixel gibi görüp daha büyük bölgede çizgisel kontrast farkları oluşturuyor yazılımlar.
Bir de bu makinalardaki işlemcilerin gücünü de düşünmek lazım. Mesela şu yönden bir bakacak olur isek, bir dijital fotoğraf makinasından kullanıcısının beklentileri
1. Seri çekim hızının yüksek olması
2. Bir şarj ile daha fazla fotoğraf çekebilmek
3. Tek tek çekimler arasında bekleme süresinin minimum olması
4. Menü, ayar vb. işlemlerinde gecikme hissi vermemesi
vb.
Bu örnekleri bir de şöyle okur isek,
1. Çok seri çekmem için işlemcimin işlem gücünün yüksek olması gerek (Eskiden MIPS ölçü birimi vardı işlemciler için kullanılan. Halen kullanılır mı bilmiyorum, "million instructions per second" = saniyede kaç milyon işlem yapabildiği)
2. Güçlü işlemcimi besleyebilmem için daha çok enerjiye ihtiyacım var ! (Basit bir örnek ile taşınabilir ve direk gücünü sonsuz bir kaynaktan almayan bilgisayarlarda işlemcilerin dengi masaüstü işlemcilere oranla işlem güçleri önemli derecede geridedir. Ancak günümüzde teknoloji işlemcinin prize takılı iken daha yüksek hızlarda çalışmasını, batarya ile iken daha yavaş ve az enerji tüketimini ayarlayabilmekteler. Fakat bu seçenek dijital fotoğraf makinaları işlemcileri için mümkün olamaz.
3. Hız lazım ama enerji ihtiyacımı da düşük tutarak kullanıcımı kısa sürede yarı yolda bırakmamam lazım !
4. Yine mi hız !.. 50 koldan hız istiyorsun ama verdiğin bir tane 1100 mahhh sana der gibi şuncacık pil ! Al onu sen bi kendine tak bakayım kaç dakika ne yapabileceksin, hadisene ! Senin yaptığına işkence derler tabi bir insana yapsan. Biz makinayız da bir de oramızı buramızı beğenmezsiniz üstüne !!!
Acaba bir dijital fotoğraf makinası işlemcisi + yazılımı ne kadar daha iyidir ki misal Core i5 4210M işlemcili dizüstü bilgisayarımın hiçbir ayarına dokunmadan sadece Camera RAW'a "Resmi Aç" butonuna tıkladığım an ile ekrana gelme arasında geçen 1.5-3 sn.lik zamandan çok ama çok daha hızlı bu işi daha iyi yapabilmektedir ?! Tabi hiç bir kanıtım yok ama bu koşullar altında tahminim "zaman", "enerji" ve "yapay zeka" sorunları olmayan bir kullanıcının işleyeceği RAW -> JPEG sonucu her zaman için makinanın JPEG'inden iyi olacaktır. Tabi burada uygulamayı kullanmayı bilen kullanıcıdan söz ediyorum. "Çok iyi bilen" olmasına da gerek yok. Bence üreticilerin ürünlerine RAW çıktı verme özelliği koymasındaki bir sebep de budur. Bu bir nevi üreticinin ürününe güvendiğinin göstergesi bile olabilir !.. Çünki bilsin yada bilmesin, hiç kullanmayacak bile olsa bir çok kompakta RAW çıktı verme özelliği konmaz. Sebep sizce sadece "Bunu alacak kişi ne anlar, ne bilir RAW nedir" düşüncesi midir ? Yoksa o sensörün verdiği RAW'ı gören çığlıklar atarak oradan ışınlanmak için Mr.Spock'u arar da bulamaz diye midir ? Ne alakası var, prime kompakta koyuyor RAW çıktı. Çünki biliyor ki onu alacak kişi ya d-slr yanına alıyor yada işte bildiği için alan bir tüketici olduğu için koyuyor da diyebiliriz tabi.
Yine de bir kişinin bir ürünü aldığında bazı şeyleri bilmiyor olmasını üretici tüketiciyi aldatmak için kullanamaz. Yani "Kompakt alıcı kitle RAW işlemeyi bilmez, biz bu mallara çakalım çamur jpgeleri gel kardeşim Şing Çank Çong" , "Haklısın kardeşim Şong Sonktun Çeng" . Buna benzer bir hareket yapan bir üretici vardı bir aralar. Tam bu dediğimi değil ama işte tüketicinin bilmediğini, bilgisizliğini kullanarak açıkca ederinin çok üstü fiyatlarla ürünlerini millete "Çonk Fina Zonktu" bir capon dostumuz !.. Ne ise bilmiyor farz edilen tüketici bu eksiğini 3-5 güne de 3-5 haftaya da giderebilir. Bu durumda yeni aldığı ürün RAWmıyor diye yenilemeli midir ! Bu sebeple de üretici tüketicinin bilgisizliğini böyle hileli bir yoldan kendine kazanç olarak kullanamaz. Netice olarak RAW çıktı vermek bu nedenle de bence üreticinin "Belki RAW işlemeyi bugün için bilemiyor olabilirsin, ben sana jpeg veriyorum... ammaa bir gün RAW işlemeyi öğrenir isen bana küfür etme, sana RAW da veriyorum kiii benim yukarıda jiddi'nin saydığı zorlu şartlar altında sana sunduğum JPEG'imden daha iyi sonuçları alabilesin. Saygılarımla arz ederim Sn. Tüketici - imza : bir Capon"
Burada da RAW ve makina çıktısı JPEG sonuçlarına dair görseller görebilirsiniz.
http://fotoptik.blogspot.com/2016/02/neden-raw-islemeliyim-photoshop.html
Benim gözlemleyabildiğim kadarı ile bir jpeg dosyası (8bit, 12 bit olayına hiç girmeden) uygulanan NR sebebi ile RAW'daki birçok pixel detayını siliyor. NR de neticede bir yapay zeka ürünü ve mesela çimenlerdeki pixel pixel renk farklılıklarının tümünü olması gerekenler ve olmaması gerekenler diye ayırt edemiyor. Ağaç dallarındaki renk geçişini gösteren pixellerde de aynen böyle(örnekler olarak). Bu nedenle özellikle makina jpeg çıktısının yok ettiği bu pixelleri RAW'daki gibi geri kazanmak imkansız. Birbirine yakın 3-5 pixeli "noise" olarak algılayıp birbirlerine yakın renklere dönüştürüldüğü bir çıktıya bir başka yöntem ile keskinlik verdiğinizde o birleştirilen 3-5 pixeli tek bir pixel gibi görüp daha büyük bölgede çizgisel kontrast farkları oluşturuyor yazılımlar.
Bir de bu makinalardaki işlemcilerin gücünü de düşünmek lazım. Mesela şu yönden bir bakacak olur isek, bir dijital fotoğraf makinasından kullanıcısının beklentileri
1. Seri çekim hızının yüksek olması
2. Bir şarj ile daha fazla fotoğraf çekebilmek
3. Tek tek çekimler arasında bekleme süresinin minimum olması
4. Menü, ayar vb. işlemlerinde gecikme hissi vermemesi
vb.
Bu örnekleri bir de şöyle okur isek,
1. Çok seri çekmem için işlemcimin işlem gücünün yüksek olması gerek (Eskiden MIPS ölçü birimi vardı işlemciler için kullanılan. Halen kullanılır mı bilmiyorum, "million instructions per second" = saniyede kaç milyon işlem yapabildiği)
2. Güçlü işlemcimi besleyebilmem için daha çok enerjiye ihtiyacım var ! (Basit bir örnek ile taşınabilir ve direk gücünü sonsuz bir kaynaktan almayan bilgisayarlarda işlemcilerin dengi masaüstü işlemcilere oranla işlem güçleri önemli derecede geridedir. Ancak günümüzde teknoloji işlemcinin prize takılı iken daha yüksek hızlarda çalışmasını, batarya ile iken daha yavaş ve az enerji tüketimini ayarlayabilmekteler. Fakat bu seçenek dijital fotoğraf makinaları işlemcileri için mümkün olamaz.
3. Hız lazım ama enerji ihtiyacımı da düşük tutarak kullanıcımı kısa sürede yarı yolda bırakmamam lazım !
4. Yine mi hız !.. 50 koldan hız istiyorsun ama verdiğin bir tane 1100 mahhh sana der gibi şuncacık pil ! Al onu sen bi kendine tak bakayım kaç dakika ne yapabileceksin, hadisene ! Senin yaptığına işkence derler tabi bir insana yapsan. Biz makinayız da bir de oramızı buramızı beğenmezsiniz üstüne !!!
Acaba bir dijital fotoğraf makinası işlemcisi + yazılımı ne kadar daha iyidir ki misal Core i5 4210M işlemcili dizüstü bilgisayarımın hiçbir ayarına dokunmadan sadece Camera RAW'a "Resmi Aç" butonuna tıkladığım an ile ekrana gelme arasında geçen 1.5-3 sn.lik zamandan çok ama çok daha hızlı bu işi daha iyi yapabilmektedir ?! Tabi hiç bir kanıtım yok ama bu koşullar altında tahminim "zaman", "enerji" ve "yapay zeka" sorunları olmayan bir kullanıcının işleyeceği RAW -> JPEG sonucu her zaman için makinanın JPEG'inden iyi olacaktır. Tabi burada uygulamayı kullanmayı bilen kullanıcıdan söz ediyorum. "Çok iyi bilen" olmasına da gerek yok. Bence üreticilerin ürünlerine RAW çıktı verme özelliği koymasındaki bir sebep de budur. Bu bir nevi üreticinin ürününe güvendiğinin göstergesi bile olabilir !.. Çünki bilsin yada bilmesin, hiç kullanmayacak bile olsa bir çok kompakta RAW çıktı verme özelliği konmaz. Sebep sizce sadece "Bunu alacak kişi ne anlar, ne bilir RAW nedir" düşüncesi midir ? Yoksa o sensörün verdiği RAW'ı gören çığlıklar atarak oradan ışınlanmak için Mr.Spock'u arar da bulamaz diye midir ? Ne alakası var, prime kompakta koyuyor RAW çıktı. Çünki biliyor ki onu alacak kişi ya d-slr yanına alıyor yada işte bildiği için alan bir tüketici olduğu için koyuyor da diyebiliriz tabi.
Yine de bir kişinin bir ürünü aldığında bazı şeyleri bilmiyor olmasını üretici tüketiciyi aldatmak için kullanamaz. Yani "Kompakt alıcı kitle RAW işlemeyi bilmez, biz bu mallara çakalım çamur jpgeleri gel kardeşim Şing Çank Çong" , "Haklısın kardeşim Şong Sonktun Çeng" . Buna benzer bir hareket yapan bir üretici vardı bir aralar. Tam bu dediğimi değil ama işte tüketicinin bilmediğini, bilgisizliğini kullanarak açıkca ederinin çok üstü fiyatlarla ürünlerini millete "Çonk Fina Zonktu" bir capon dostumuz !.. Ne ise bilmiyor farz edilen tüketici bu eksiğini 3-5 güne de 3-5 haftaya da giderebilir. Bu durumda yeni aldığı ürün RAWmıyor diye yenilemeli midir ! Bu sebeple de üretici tüketicinin bilgisizliğini böyle hileli bir yoldan kendine kazanç olarak kullanamaz. Netice olarak RAW çıktı vermek bu nedenle de bence üreticinin "Belki RAW işlemeyi bugün için bilemiyor olabilirsin, ben sana jpeg veriyorum... ammaa bir gün RAW işlemeyi öğrenir isen bana küfür etme, sana RAW da veriyorum kiii benim yukarıda jiddi'nin saydığı zorlu şartlar altında sana sunduğum JPEG'imden daha iyi sonuçları alabilesin. Saygılarımla arz ederim Sn. Tüketici - imza : bir Capon"
Burada da RAW ve makina çıktısı JPEG sonuçlarına dair görseller görebilirsiniz.
http://fotoptik.blogspot.com/2016/02/neden-raw-islemeliyim-photoshop.html
19 Mart 2015 Perşembe
Olympus OM-D E-M5 Mark II Türkçe kullanım kılavuzu
İlgilisine OM-D E-M5 Mark II Türkçe kullanım kılavuzu. Resmi Olympus Türkiye sitesinden. Orijinal PDF
http://www.olympus.com.tr/site/tr/c/cameras_support/downloads/e_m5_mark_ii_downloads.html
veya direk link : http://www.olympus.com.tr/site/rmt/media/consumer/pim/_manuals_ss2015_/E-M5_Mark_II_MANUAL_TR.pdf
17 Mart 2015 Salı
m43 sensör tam kare karşısında !..
Bizim uzmanlar konuşadursunlar... Adamın birisi m43 sensörlü makinayı APS-C ve Tam kare aynasız ile kıyaslamış ! Aaa ! Olur mi hiç öyle şey !!! Hemen mahkemeye verelim, böyle bir sapkınlığı nasıl yapabilir ! Bu günleri de mi görecektik ! Kıyamet kopacak, kıyamet !..
-
Ne ise, biz yine de bu felaket vakanın aslı astarı var mıdır bir bakalım.
İşte buradan : http://www.stevehuffphoto.com/2015/02/23/mirrorless-battle-micro-43-vs-aps-c-vs-full-frame/
-
Ayrıca buna benzer bir karşılaştırma daha önce de yapılmıştı. O da burada : http://fotoptik.blogspot.com/2015/01/e-m10-vs-eos-6d.html
-
Oluyor muymuş ? Oluyormuş !.. Hem de neler oluyormuş !.. Kendi kafalarından kanun yazanlara...
-
Ne ise, biz yine de bu felaket vakanın aslı astarı var mıdır bir bakalım.
İşte buradan : http://www.stevehuffphoto.com/2015/02/23/mirrorless-battle-micro-43-vs-aps-c-vs-full-frame/
-
Ayrıca buna benzer bir karşılaştırma daha önce de yapılmıştı. O da burada : http://fotoptik.blogspot.com/2015/01/e-m10-vs-eos-6d.html
-
Oluyor muymuş ? Oluyormuş !.. Hem de neler oluyormuş !.. Kendi kafalarından kanun yazanlara...
13 Mart 2015 Cuma
Canon EOS M3 ile çekilmiş örnek fotoğraflar
Canon'un Şubat 2015'te çıkarttığı en yeni aynasızı Canon EOS M3 ile çekilmiş örnek fotoğraflar...
-
Birkaç örnek burada : http://www.cameraegg.org/canon-eos-m3-sample-images/
...ve ayrıca burada da başka örnekler
Daha fazlası için : https://www.flickr.com/photos/23743160@N00/sets/72157650683831705
-
Birkaç örnek burada : http://www.cameraegg.org/canon-eos-m3-sample-images/
...ve ayrıca burada da başka örnekler
Daha fazlası için : https://www.flickr.com/photos/23743160@N00/sets/72157650683831705
10 Mart 2015 Salı
Intel Compute Stick PC ! TV'nizi bilgisayar yapın !
Intel'in Mart 2015'te 140 us$ fiyat ile piyasaya süreceği ilginç bir ürün.
http://www.windowscentral.com/intel-compute-stick-tiny-149-pc-windows-81-thats-coming-march
Ürün resmi sayfası : http://iotsolutionsalliance.intel.com/solutions-directory/nh1-%E2%80%93-smallest-windows-compute-stick-intel%C2%AE-atom%E2%84%A2-processor-z3735f
Teknik özellikleri :
http://www.windowscentral.com/intel-compute-stick-tiny-149-pc-windows-81-thats-coming-march
Ürün resmi sayfası : http://iotsolutionsalliance.intel.com/solutions-directory/nh1-%E2%80%93-smallest-windows-compute-stick-intel%C2%AE-atom%E2%84%A2-processor-z3735f
Teknik özellikleri :
- CPU: Intel® Atom™ Processor Z3735F
- PMIC: Dollar Cove AXP288
- Memory: 2GB DDR3L
- Storage: eMMC 16GB/32GB/64GB
- Expandable Storage: Micro SD Card Slot
- Display: HDMI (Male connector)
- Wifi: IEEE 802. 11 bgn
- Bluetooth: Bluetooth 4.0 HS uART (Singel Wifi/Bluetooth combo chip)
- Antenna: 30mm x 6.5mm x 2 mm, U shape dipole antenna
- USB: USB2.0 cut type A x 1
- Power Input: Micro-USB 2.0 B connector
- Power Button: Yes
- Adaptor: 10W(5V/2A)
- BIOS: 2MB
- LED Indication: Power Status Indicator
- OS: Windows (Win 8.1 with Bing, 32bit)
- Asscessory: 20cm HDMI cable (optional)
- Dimension: 110.9mm x 38mm x 9.8 mm (HDMI connector inlcuded)
Kullanı-“yorum” , Kıllanı-“yorum” !
“Giriş seviyesi d-slr mı , aynasız mı !” Böyle bir soruya
rastlayınca, olur ya düşünenler, kafasında soru işareti olanlar olabilir
diye örnek olması açısından paylaşayım dedim düşüncelerimi. Elbette
kaynaklar da sunarak.
Sene 2018 , aylardan Şubat...
Büyük boyutta okuyun : https://c1.staticflickr.com/5/4663/38569066220_575ceaed19_c.jpg
Forumlarda bir çok yorumda d-slr büyük diye eleştirenlere gelen cevaplarda şunu da görüyoruz. Diyor ki d-slr sahiplerinin bazıları “2.makina olarak ben de aynasızkullanıyorum.” veya “2. makina olarak üst sınıf kompakt kullanıyorum” ?! N’e oluyor , d-slr çoğunlukla yatıyor yani. Ancak özel, boş ve bol vakit olduğunda d-slr’ını alıp fotoğraf çekmeye çıkıyor. Kaldı ki 2.makina niye alıyoruz ?! Bize biri para mı dağıtıyor ! Bunu söyleyen ve alan kişilerin zaten tahminim d-slr’ları bu konuya dahil ettiğim giriş seviyesi d-slr kullanıcısı değiller. Ya üst seviye bir gövde sahibi yada lens vb. ekipman olarak yüklüler veya arkadaşın ekonomik durum güzel.
Bunları da okumanızı öneririm,
http://fotoptik.blogspot.com/2016/04/iyi-fotograf-cekmek-icin-daha-iyi.html
http://fotoptik.blogspot.com/2016/04/vizorum-de-yok-12mp-kit-lens-2x-carpan.html
https://blog.fotozeynep.com.tr/2016/10/22/m43-sistem-makro-konusunda-ne-durumda
...
-
Konuya şuradan yola çıkarak değinmek istiyorum. Bilmem anımsar mısınız, duydunuz mu ? 2-3 yıl evvel idi sanırım Olympus büyük bir mali kriz yaşadı. Sony bir bölümünü satın aldı falan gibi bir olaylar oldu. Geçen süreçte takip edip rastladığım bazı haberlerde Olympus’un pen serisi satışları konusunda Asya’dan memnun olduğu ama Amerika’da satışların düşük olduğunu okumuştum , sanırım 1 yıl önce idi. Şimdi bunların belgesini veya kaynağını araştırıp bulamayacağım ama sanırım ille istenir ise bulunur. Buna karşın Canon ve Nikon’da yıllardır herhangi bir mali kriz, ürün satışlarına dair bölgesel falan bir durum raporu, özeleştiri falan duymadım. Duymuş olan var ise paylaşır ise bilgileniriz. Öte yandan misal yeni bir model olan Nikon D810’da (https://photographylife.com/nikon-confirms-the-d810-thermal-issue-and-offers-a-solution ), D750’de, D600’de, D7100’de yağlanma, flare oluşturma, banding vb. gibi sorunların olduğu kanıtlanmış bir gerçek (Not : Biz öyle diyoruz diye inanmayın, buyrun kaynak : http://www.imaging-resource.com/news/2014/12/24/nikon-d750-flare-problems-heres-why-and-what-to-do-about-them-its-not-lens/ – http://www.dpreview.com/reviews/nikon-d750/9?utm_campaign=internal-link&utm_source=features-default&utm_medium=homepage-block&ref=features-default ve banding problemi örnekleri için https://goo.gl/KPf9SV ). Canon’da Canon 5D'lerde kronik ayna düşmesi sorunu ! Ayna sabitlendiği yerden bildiğin çıkıp düşüyor, yapıştırılarak düzeltiliyor falan !.. Kanıt : http://petapixel.com/2015/05/13/canon-warns-the-original-5d-may-suffer-from-mirror-separation/
Bir en son anımsadığım 650D’nin bir dönem üretilen serisinde grip plastiğinin alerji yapması vakası vardı onu da hal ettiler.Bunları niye anlattım ? Bir site hangi gerekçelere dayanarak bir markayı kötü gösterir sizce ve bir diğer markayı ise iyi gösterir. Burada “kötü gösterme” ve “iyi gösterme” tanımlamam anlaşıldığı üzere kasıtlı olarak gerçeği yansıtmamayı belirtmek için kullanıldı. Bir yandan şöyle bir düşüncem oldu “Bu markalar Dünya çapında siteler ne ispat ederler ise etsinler, yalan yada doğru ne derse desinler zaten peynir-ekmek gibi satıyorlar. Ne diye inceleme siteleri ile polemiğe girsinler” ;) Peki ya farklı bir bakış açısı ile bakar isek… Parası mı yok, kalemşör siteler bulamıyorlar mı ? Hatta bir dönem kendilerine göre “markayı kötülüyor” diye dava etme durumunun bile yaşandığını bilenlerimiz vardır. Yani, eğer bariz bildikleri bir “kötü gösterme” vakası var ise haklarını arama imkanları da var. Kaldı ki birkaç küresel vakadan da biliyoruz ki bu firmalar böyle şeyleri pek de es geçmiyorlar.DxO mark sensör ve lens başarımını ölçen bir inceleme sitesi. Bir ürünün gövde olarak komple başarımını test etmiyor. Dpreview ise ürünü komple ele alıyor ve genel bir başarım testi sonucunu bize sunuyor.
Örnekler verecek olur isek…
http://www.dxomark.com/…ny-NEX-5N___895_840_737
Dxo mark , Canon 70D’nin sensör başarımını 68 puan olarak ölçmüş !
Dpreview , Canon 70D’nin gövde başarımını 83 puan olarak ölçmüş ! ( Kaynak : http://www.dpreview.com/reviews/canon-eos-70d/18 )
Buna karşın
Dxo mark , pen e-pm2’in sensör başarımını 72 puan olarak ölçmüş ! ( ki Canon 70D’den iyi diye direk inkar edilen bir durum fakat göz ardı edilen bu sonuç sadece sensörün başarısı. Komple makinaya bakalım)
DPreview , pen e-pm2’in gövde başarımını 77 puan olarak ölçmüş ! O ise Canon 70D’ye 83 puan vermiş. Velhasıl Olympus pen e-pm2 Canon 70D’den komple ürün olarak önde değil imiş ! ( http://www.dpreview.com/reviews/olympus-e-pm2/9 )Bir de bu inceleme siteleri nasıl incelediklerini, neleri kriter aldıklarını, neler kullandıklarını vb. paylaşırlar. Detayları ile sunarlar. İnkar edenler ise misal şurada karışaltırmasını paylaştığım ürünleri olabilecek en eşit şartlarda karşılaştırıp bize bu karşılaştırmalarının detaylarını verebiliyorlar mı ? Yani hani sunulan kanıtların karşısında iddia ettikleri şeye dair mantıklı, görsel kanıtın verebiliyorlar mı ? Ben şu sonucu aldım ama şu şartlar altında diyebiliyorlar mı ? Benim bildiğim en basit mantık işleyişine göre iddiası olan iddiasını deliller ortaya koyarak gösterir. Birisi ki bu birisi söz konusu inceleme siteleri bunu yapıyor mu ? E yapıyorlar! Karşılığında aksini iddia edenler en azı ile aynı şekilde deliller koymalı ki laftan öte inanılır olsun iddiaları.
-
“E efendim bilmem ne markanın kit lensleri daha kalitesizmiş deniliyor” Kit lensler ile arada fark yok ise bile arada bir farkı olacak(d-slr'ın kit lensi ile aynasızın kit lensi kıyaslandığında), o da en azı ile taşınabilirlik ve her ortamda kullanılabilirlik.
Büyük çözünürlükte görmek için : https://c2.staticflickr.com/2/1506/24313111195_ba5a32682a_b.jpg
Verdiğiniz para ile evde yatan arslan mı yoksa iş görecek olan gezen tilki mi daha makbuldür ? Herhalde fotoğraf makinasını alma amacımız sadece boş vakitlerde ve uygun ortamlar olduğunda kullanmak değildir. Bu durumu göz önüne alır isek lensler ile aynı kaliteyi elde edecek olsak dahi ille de aynı sensör boyutu ezberini kıramayan için APS-C sensörlü aynasız giriş seviyesi d-slr’a kıyasla öne çıkar bana göre. Ayrıca kullanıcıların genel olarak bahaneyi “kit lens” te araması büyük bir çoğunluğu kit lensin yeteneklerini keşfetmeden başka lenslere yönelmeleri ile devam ediyor. Benim şahsi tecrübelerime göre kit lensler fiyat/performans olarak harika olduğu yönünde. E tabi benim gibi 5 yıl kit lens kullanınca kit lens cambazı olunuyor sanırım. Tabi bu süreçte gövdeyi ve fotoğrafçılığın temel kurallarını da mecburen daha iyi öğreniyorsunuz. Eğer ki bir makina aldınız, misal Canon 650D. Devam edebilecekseniz (taşıma ve her ortamda kullanma sorununu görmezden gelerek) zaten böyle bir değişimden doğacak extra masrafa hiç gerek yok bence. Fakat, görmedik ve bilemiyorum… sizin mevcut elinizdeki ekipman ile yaptıklarınız, ekipmanı ne denli verimli kullanabildiğiniz meçhul şu durumda. Yeni başladığınızı düşünerek konuşur isek sizin kit lens ile alacağınız epey uzun bir yol var. Ayrıca çoğu kullanıcı kestirmeden zirveye zıplamayı düşünüyor. Gördüğüm kadarı ile forum başlıklarında gördükleri bazı fotolar için “Hocam hangi ayarları kullandın ?” klasik sorusunu sorup bekleyene kadar ve neticede hiçbir şey elde edemeyeceğiniz bu nafile çırpınışlar için harcadığınız zamanı elinizdeki ekipmanı daha verimli kullanmak için harcasanız eminim şu ana kadar baya bir yol kat etmiş olurdunuz. Zaten kullanmayı bilmeden, fotoğraf çekmenin teknik temelini bilmeden sadece test sonuçlarına göre o modelden bu modele geçerek daha iyi fotoğraflar çekmeniz mümkün olmayacaktır. Üstelik dediğimiz gibi arada dağlar kadar fark da yok ise ?! Misal neden bir objeyi önünüze koyup farklı diyafram, iso, milimetrelerde çekimler yapmıyorsunuz ? Kit lens ile makroya yakın yakın çekim denemeleri yapmıyorsunuz ? Ben olsam madem o kadar para saydım, o ürünün suyunu çıkarırdım. Kol saatine makro, cep telini farklı açılardan fotolama, ne bileyim işte biblo, oyuncak vb. fotolama, saksıda çiçek vs. var ise, masa lambası ışığı ile farklı açılardan ışığı verip obje fotolama, merkez ağırlıklı ışık ölçümü modunda aynı sahneyi çekme, pozlama telafisi ile – pozlama ve + pozlama yaparak aynı sahneyi fotolama gibi şeyler deneyip daha sonra bunları “an” yakalamak için uygulamaya koymuşumdur. Misal pozlama telafisi ile – pozlayarak ve matrix ölçüm yerine merkez ışık öçlüm(veya spot) seçeneği ile kazandığım daha yüksek perde hızı neticesinde elde 1/10 perde hızı ile net çektiğim fotoğraflarım oldu. Evvelce bunları bilmez ve titrek fotolar çekerdim. Makina kadar iyi miyiz biz ? Bu sorunun cevabını veriniz kendinize bir de…
–
Misal bu 1/30 perde hızı, spot ölçüm, kit lens ve elde çekim.
Spot ışık ölçüm mod , 1/8 perde hızı ile elde çekim, Olympus pen gövde + kit lens 14-42 R II
Netice… “Gezen tilki yatan arslandan iyidir” öyle ise eğer özel bir amacınız yok ise ki bu özel amaçtan kastım ürünün detay özelliklerindeki farklar sizin bu özel amacınız için size özellikle gerekli değil ise (işte ne bileyim, harici mikrofon takmak, kablosuz flaşlar kullanmak gibi mesela ki aynasızlarda bu mümkün değil demiyorum, en ekonomik fiyat/performans aynasızlarını kast ediyorum burada sadece) bugün artık gezen tilki “aynasız”lar yatan aslan “d-slr”lardan çok daha iyi birer tercih durumundadır bana göre. Aşağıda son 2-3 günde forumlarda denk geldiğim kullanıcı yorumlarından birkaçını paylaşıyorum.
Konuya şuradan yola çıkarak değinmek istiyorum. Bilmem anımsar mısınız, duydunuz mu ? 2-3 yıl evvel idi sanırım Olympus büyük bir mali kriz yaşadı. Sony bir bölümünü satın aldı falan gibi bir olaylar oldu. Geçen süreçte takip edip rastladığım bazı haberlerde Olympus’un pen serisi satışları konusunda Asya’dan memnun olduğu ama Amerika’da satışların düşük olduğunu okumuştum , sanırım 1 yıl önce idi. Şimdi bunların belgesini veya kaynağını araştırıp bulamayacağım ama sanırım ille istenir ise bulunur. Buna karşın Canon ve Nikon’da yıllardır herhangi bir mali kriz, ürün satışlarına dair bölgesel falan bir durum raporu, özeleştiri falan duymadım. Duymuş olan var ise paylaşır ise bilgileniriz. Öte yandan misal yeni bir model olan Nikon D810’da (https://photographylife.com/nikon-confirms-the-d810-thermal-issue-and-offers-a-solution ), D750’de, D600’de, D7100’de yağlanma, flare oluşturma, banding vb. gibi sorunların olduğu kanıtlanmış bir gerçek (Not : Biz öyle diyoruz diye inanmayın, buyrun kaynak : http://www.imaging-resource.com/news/2014/12/24/nikon-d750-flare-problems-heres-why-and-what-to-do-about-them-its-not-lens/ – http://www.dpreview.com/reviews/nikon-d750/9?utm_campaign=internal-link&utm_source=features-default&utm_medium=homepage-block&ref=features-default ve banding problemi örnekleri için https://goo.gl/KPf9SV ). Canon’da Canon 5D'lerde kronik ayna düşmesi sorunu ! Ayna sabitlendiği yerden bildiğin çıkıp düşüyor, yapıştırılarak düzeltiliyor falan !.. Kanıt : http://petapixel.com/2015/05/13/canon-warns-the-original-5d-may-suffer-from-mirror-separation/
Bir en son anımsadığım 650D’nin bir dönem üretilen serisinde grip plastiğinin alerji yapması vakası vardı onu da hal ettiler.Bunları niye anlattım ? Bir site hangi gerekçelere dayanarak bir markayı kötü gösterir sizce ve bir diğer markayı ise iyi gösterir. Burada “kötü gösterme” ve “iyi gösterme” tanımlamam anlaşıldığı üzere kasıtlı olarak gerçeği yansıtmamayı belirtmek için kullanıldı. Bir yandan şöyle bir düşüncem oldu “Bu markalar Dünya çapında siteler ne ispat ederler ise etsinler, yalan yada doğru ne derse desinler zaten peynir-ekmek gibi satıyorlar. Ne diye inceleme siteleri ile polemiğe girsinler” ;) Peki ya farklı bir bakış açısı ile bakar isek… Parası mı yok, kalemşör siteler bulamıyorlar mı ? Hatta bir dönem kendilerine göre “markayı kötülüyor” diye dava etme durumunun bile yaşandığını bilenlerimiz vardır. Yani, eğer bariz bildikleri bir “kötü gösterme” vakası var ise haklarını arama imkanları da var. Kaldı ki birkaç küresel vakadan da biliyoruz ki bu firmalar böyle şeyleri pek de es geçmiyorlar.DxO mark sensör ve lens başarımını ölçen bir inceleme sitesi. Bir ürünün gövde olarak komple başarımını test etmiyor. Dpreview ise ürünü komple ele alıyor ve genel bir başarım testi sonucunu bize sunuyor.
Örnekler verecek olur isek…
http://www.dxomark.com/…ny-NEX-5N___895_840_737
Dxo mark , Canon 70D’nin sensör başarımını 68 puan olarak ölçmüş !
Dpreview , Canon 70D’nin gövde başarımını 83 puan olarak ölçmüş ! ( Kaynak : http://www.dpreview.com/reviews/canon-eos-70d/18 )
Buna karşın
Dxo mark , pen e-pm2’in sensör başarımını 72 puan olarak ölçmüş ! ( ki Canon 70D’den iyi diye direk inkar edilen bir durum fakat göz ardı edilen bu sonuç sadece sensörün başarısı. Komple makinaya bakalım)
DPreview , pen e-pm2’in gövde başarımını 77 puan olarak ölçmüş ! O ise Canon 70D’ye 83 puan vermiş. Velhasıl Olympus pen e-pm2 Canon 70D’den komple ürün olarak önde değil imiş ! ( http://www.dpreview.com/reviews/olympus-e-pm2/9 )Bir de bu inceleme siteleri nasıl incelediklerini, neleri kriter aldıklarını, neler kullandıklarını vb. paylaşırlar. Detayları ile sunarlar. İnkar edenler ise misal şurada karışaltırmasını paylaştığım ürünleri olabilecek en eşit şartlarda karşılaştırıp bize bu karşılaştırmalarının detaylarını verebiliyorlar mı ? Yani hani sunulan kanıtların karşısında iddia ettikleri şeye dair mantıklı, görsel kanıtın verebiliyorlar mı ? Ben şu sonucu aldım ama şu şartlar altında diyebiliyorlar mı ? Benim bildiğim en basit mantık işleyişine göre iddiası olan iddiasını deliller ortaya koyarak gösterir. Birisi ki bu birisi söz konusu inceleme siteleri bunu yapıyor mu ? E yapıyorlar! Karşılığında aksini iddia edenler en azı ile aynı şekilde deliller koymalı ki laftan öte inanılır olsun iddiaları.
-
“E efendim bilmem ne markanın kit lensleri daha kalitesizmiş deniliyor” Kit lensler ile arada fark yok ise bile arada bir farkı olacak(d-slr'ın kit lensi ile aynasızın kit lensi kıyaslandığında), o da en azı ile taşınabilirlik ve her ortamda kullanılabilirlik.
Büyük çözünürlükte görmek için : https://c2.staticflickr.com/2/1506/24313111195_ba5a32682a_b.jpg
Verdiğiniz para ile evde yatan arslan mı yoksa iş görecek olan gezen tilki mi daha makbuldür ? Herhalde fotoğraf makinasını alma amacımız sadece boş vakitlerde ve uygun ortamlar olduğunda kullanmak değildir. Bu durumu göz önüne alır isek lensler ile aynı kaliteyi elde edecek olsak dahi ille de aynı sensör boyutu ezberini kıramayan için APS-C sensörlü aynasız giriş seviyesi d-slr’a kıyasla öne çıkar bana göre. Ayrıca kullanıcıların genel olarak bahaneyi “kit lens” te araması büyük bir çoğunluğu kit lensin yeteneklerini keşfetmeden başka lenslere yönelmeleri ile devam ediyor. Benim şahsi tecrübelerime göre kit lensler fiyat/performans olarak harika olduğu yönünde. E tabi benim gibi 5 yıl kit lens kullanınca kit lens cambazı olunuyor sanırım. Tabi bu süreçte gövdeyi ve fotoğrafçılığın temel kurallarını da mecburen daha iyi öğreniyorsunuz. Eğer ki bir makina aldınız, misal Canon 650D. Devam edebilecekseniz (taşıma ve her ortamda kullanma sorununu görmezden gelerek) zaten böyle bir değişimden doğacak extra masrafa hiç gerek yok bence. Fakat, görmedik ve bilemiyorum… sizin mevcut elinizdeki ekipman ile yaptıklarınız, ekipmanı ne denli verimli kullanabildiğiniz meçhul şu durumda. Yeni başladığınızı düşünerek konuşur isek sizin kit lens ile alacağınız epey uzun bir yol var. Ayrıca çoğu kullanıcı kestirmeden zirveye zıplamayı düşünüyor. Gördüğüm kadarı ile forum başlıklarında gördükleri bazı fotolar için “Hocam hangi ayarları kullandın ?” klasik sorusunu sorup bekleyene kadar ve neticede hiçbir şey elde edemeyeceğiniz bu nafile çırpınışlar için harcadığınız zamanı elinizdeki ekipmanı daha verimli kullanmak için harcasanız eminim şu ana kadar baya bir yol kat etmiş olurdunuz. Zaten kullanmayı bilmeden, fotoğraf çekmenin teknik temelini bilmeden sadece test sonuçlarına göre o modelden bu modele geçerek daha iyi fotoğraflar çekmeniz mümkün olmayacaktır. Üstelik dediğimiz gibi arada dağlar kadar fark da yok ise ?! Misal neden bir objeyi önünüze koyup farklı diyafram, iso, milimetrelerde çekimler yapmıyorsunuz ? Kit lens ile makroya yakın yakın çekim denemeleri yapmıyorsunuz ? Ben olsam madem o kadar para saydım, o ürünün suyunu çıkarırdım. Kol saatine makro, cep telini farklı açılardan fotolama, ne bileyim işte biblo, oyuncak vb. fotolama, saksıda çiçek vs. var ise, masa lambası ışığı ile farklı açılardan ışığı verip obje fotolama, merkez ağırlıklı ışık ölçümü modunda aynı sahneyi çekme, pozlama telafisi ile – pozlama ve + pozlama yaparak aynı sahneyi fotolama gibi şeyler deneyip daha sonra bunları “an” yakalamak için uygulamaya koymuşumdur. Misal pozlama telafisi ile – pozlayarak ve matrix ölçüm yerine merkez ışık öçlüm(veya spot) seçeneği ile kazandığım daha yüksek perde hızı neticesinde elde 1/10 perde hızı ile net çektiğim fotoğraflarım oldu. Evvelce bunları bilmez ve titrek fotolar çekerdim. Makina kadar iyi miyiz biz ? Bu sorunun cevabını veriniz kendinize bir de…
–
Misal bu 1/30 perde hızı, spot ölçüm, kit lens ve elde çekim.
Spot ışık ölçüm mod , 1/8 perde hızı ile elde çekim, Olympus pen gövde + kit lens 14-42 R II
Netice… “Gezen tilki yatan arslandan iyidir” öyle ise eğer özel bir amacınız yok ise ki bu özel amaçtan kastım ürünün detay özelliklerindeki farklar sizin bu özel amacınız için size özellikle gerekli değil ise (işte ne bileyim, harici mikrofon takmak, kablosuz flaşlar kullanmak gibi mesela ki aynasızlarda bu mümkün değil demiyorum, en ekonomik fiyat/performans aynasızlarını kast ediyorum burada sadece) bugün artık gezen tilki “aynasız”lar yatan aslan “d-slr”lardan çok daha iyi birer tercih durumundadır bana göre. Aşağıda son 2-3 günde forumlarda denk geldiğim kullanıcı yorumlarından birkaçını paylaşıyorum.
Büyük boyutta okuyun : https://c1.staticflickr.com/5/4663/38569066220_575ceaed19_c.jpg
Forumlarda bir çok yorumda d-slr büyük diye eleştirenlere gelen cevaplarda şunu da görüyoruz. Diyor ki d-slr sahiplerinin bazıları “2.makina olarak ben de aynasızkullanıyorum.” veya “2. makina olarak üst sınıf kompakt kullanıyorum” ?! N’e oluyor , d-slr çoğunlukla yatıyor yani. Ancak özel, boş ve bol vakit olduğunda d-slr’ını alıp fotoğraf çekmeye çıkıyor. Kaldı ki 2.makina niye alıyoruz ?! Bize biri para mı dağıtıyor ! Bunu söyleyen ve alan kişilerin zaten tahminim d-slr’ları bu konuya dahil ettiğim giriş seviyesi d-slr kullanıcısı değiller. Ya üst seviye bir gövde sahibi yada lens vb. ekipman olarak yüklüler veya arkadaşın ekonomik durum güzel.
Bunları da okumanızı öneririm,
http://fotoptik.blogspot.com/2016/04/iyi-fotograf-cekmek-icin-daha-iyi.html
http://fotoptik.blogspot.com/2016/04/vizorum-de-yok-12mp-kit-lens-2x-carpan.html
https://blog.fotozeynep.com.tr/2016/10/22/m43-sistem-makro-konusunda-ne-durumda
...
6 Mart 2015 Cuma
Microsoft Fotoğraf Makinesi Codec Paketi (6.3.9721.0)
Microsoft RAW codec paketi ile windows gezgininiz raw dosyaları önizlemede gösterebilme yeteneği kazanıyor.
-
Son sürüm bilgileri :
-
Son sürüm bilgileri :
Sürüm:9721.0
File Name:MicrosoftCameraCodecPack-x64.msi - MicrosoftCameraCodecPack-x86.msi
Yayımlanma Tarihi:22.4.2014
File Size:16.4 MB (64 bit) - 9.3 MB(32 bit)
-
Resmi sitesinden indirmek için : http://www.microsoft.com/tr-tr/download/details.aspx?id=26829
-
Desteklediği RAW dosyaları :
- Microsoft Fotoğraf Makinesi Codec Paketi, Windows Görüntü Codec Bileşenleri (WIC) tabanlı diğer yazılımlarda olduğu gibi Window Live Fotoğraf Galerisi'nde de aygıta özel çeşitli dosya biçimlerinin görüntülenebilmesini sağlar.
- Bu paketin yüklenmesi, desteklenen RAW fotoğraf makinesi dosyalarının Windows Gezgini'nde görüntülenebilir olmasını sağlar.
- Bu paket hem 32 bit (MicrosoftCodecPack_x86.msi) hem de 64 bit (MicrosoftCodecPack_amd64.msi) sürümleriyle mevcuttur.
- Microsoft Fotoğraf Makinesi Codec Paketi aşağıdaki aygıt biçimleri için destek sağlar:
- Canon: Digital Rebel XT, Digital Rebel XTi, EOS 1DC, EOS 10D, EOS 20D, EOS 30D, EOS 40D, EOS 50D Digital, EOS 60D, EOS 60Da, EOS 70D, EOS 100D, EOS 300D, EOS 350D, EOS 400D, EOS 450D, EOS 500D, EOS 550D, EOS 600D, EOS 650D, EOS 700D, EOS 1000D, EOS1100D, EOS 5D, EOS 5D Mark II, EOS 5D Mark III, EOS 6D, EOS 7D Digital, EOS D30, EOS D60, EOS Digital Rebel, EOS Kiss Digital, EOS Kiss Digital N, EOS Kiss Digital X, EOS Kiss F, EOS Kiss X2, EOS Kiss X3, EOS Kiss X4, EOS Kiss X5, EOS Kiss X6i, EOS Kiss X7, EOS Kiss X7i, EOS Kiss X50, EOS M, EOS Rebel SL1, EOS Rebel T1i, EOS Rebel T2i, EOS Rebel T3, EOS Rebel T3i, EOS Rebel T4i, EOS Rebel T5i , EOS Rebel XS, EOS Rebel XSi, EOS-1D, EOS-1D X, EOS-1D Mark II, EOS-1D Mark II N, EOS-1D Mark III, EOS-1D Mark IV, EOS-1Ds, EOS-1Ds Mark II, EOS-1Ds Mark III, PowerShot G1 X, PowerShot G2, PowerShot G3, PowerShot G5, PowerShot G6, PowerShot G9, PowerShot G10, PowerShot G11, PowerShot G12, PowerShot G15, PowerShot Pro1, PowerShot S90, PowerShot S95, PowerShot S100, PowerShot S100V, PowerShot S110, PowerShot SX1 IS, PowerShot SX50 HS
- Casio: EX-FH20
- Epson: R-D1, R-D1s
- Fujifilm: X10, XF1
- Kodak: EasyShare Z981, EasyShare Z1015 IS
- Konica Minolta: ALPHA SWEET DIGITAL, ALPHA-5 DIGITAL, ALPHA-7 DIGITAL, DiMAGE A1, DiMAGE A2, DYNAX 5D, DYNAX 7D, Maxxum 5D, Maxxum 7D
- Leica: DIGILUX 3, D-LUX 4, M8, M8.2, M9
- Nikon:1 J1, 1 J2, 1 J3, 1 S1, 1 V1, 1 V2, Coolpix 5400, Coolpix P6000, Coolpix P7000, Coolpix P7100, Coolpix 8700, D1H, D2H, D2Hs, D2X, D2Xs, D3, D3s, D3X, D4, D40, D40x, D50, D60, D70, D70s, D80, D90, D100, D200, D300, D300s, D600, D700, D800, D800E, D3000, D3100, D3200, D5000, D5100, D5200, D7000, D7100
- Olympus: C-7070 Wide Zoom, C-8080 Wide Zoom, E-1, E-3, E-10, E-20, E-30, E-420, E-450, E-520, E-600, E-620, EVOLT E-300, EVOLT E-330, EVOLT E-400, EVOLT E-410, EVOLT E-500, EVOLT E-510, OM-D E-M5, PEN E-P1, PEN E-P2, PEN-P3, PEN E-PL1, PEN E-PL2, PEN E-PL3, PEN E-PL1s, PEN E-PL5, PEN E-PM1, PEN E-PM2, XZ-1, XZ-2, XZ-10
- Panasonic: Lumix DMX-FZ40, Lumix DMC-FZ150, Lumix DMC-FZ200, Lumix DMC-G1, Lumix DMX-G2, Lumix DMC-G3, Lumix DMX-G5, Lumix DMC-GF1, Lumix DMC-GF2, Lumix DMC-GF3, Lumix DMX-GF5, Lumix DMC-GH1, Lumix DMC-GH2, Lumix DMC-GH3, Lumix DMX-GX1, Lumix DMC-LX3, Lumix DMC-LX5, Lumix DMX-LX7
- Pentax (PEF formats only): *ist D, *ist DL, *ist DS, K10D, K20D, K100D, K100D Super, K110D, K200D, K-01, K-5, K-7, K-r, K-x
- Samsung: EX2F, Galaxy NX, NX10, NX11, NX20, NX300, NX1000, NX2000
- Sony: DSLR-A100, DSLR-A200, DSLR-A230, DSLR-A300, DSLR-A330, DSLR-A350, DSLR-A380, DSLR-A500, DSLR-A550, DSLR-A560, DSLR-A580, DSLR-A700, DSLR-A850, DSLR-A900, Alpha NEX-C3, Alpha NEX-F3, Alpha NEX-3, Alpha NEX-3N, Alpha NEX-5, Alpha NEX-5N, Alpha NEX-5R, Alpha NEX-6, Alpha NEX-7, Alpha SLT-A33, Alpha SLT-A35, Alpha SLT-A37, Alpha SLT-A55/A55V, Alpha SLT-A57, Alpha SLT-A58, Alpha SLT-A65V, Alpha SLT-77V, Alpha SLT A-99, Cyber-shot DSC-R1, Cyber-shot DSC-RX1, Cyber-shot DSC-RX1R, Cyber-shot DSC-RX100, Cyber-shot DSC-RX100 II
Renkleri ne kadar doğru gördüğünüzü test edin !..
–
http://www.xrite.com/online-color-test-challenge
5 Mart 2015 Perşembe
Demiş ki,
Diyorum ki,
Şimdi, bu muhabbetin geçtiği konuya link de verelim... http://forum.donanimhaber.com/m_74036651/mpage_3/tm.htm
Konu ile çok ilgili bir makaleye de link verelim, http://fotoptik.blogspot.com/2013/04/insan-msn-peki-oyle-isen-aksini.html
Bu cins yaratıklar bilgi ile konuşamadıklarından, bilgi ve kaynağı çürütecek karşıt gerçek kanıtları olmadıklarından hemmen böyle bilgi paylaşan elçinin şahsiyetini hedef alırlar. Konu saptırma taktikleri budur ve hiç ıskalamadılar, hep aynı hareketi gördüm. İlgili bir konu da şu http://fotoptik.blogspot.com/2013/04/insan-msn-peki-oyle-isen-aksini.html
XXX giriş seviyesinde bir profesyonel makinadır ama diğerleri yüksek zoomlu slr-like makinalardır. "Ben ayarlarla uğraşmam, amatör olarak arada-sırada fotoğraf çekerim" diyor isen, d-slr like alacaksın. Yok eğer "Ben XXX veya başka lensi değiştirilen makina alırım, lenslere dünya para veririm, yanında çanta taşımaya razıyım, her seferinde ayarlarla uğraşırım, daha kaliteli foto istiyorum" diyorsan dslr makina alacaksın kardeşş
Diyorum ki,
- Yani bütün bu d-slr alanlar profesyonel fotoğraf işi ile uğraşan kişiler !
- Yani d-slr like alan çanta taşımıyor !..
- Yani d-slr kullananın makinasında otomatik ayar yok, ille her foto için ayarlar ile uğraşacak. Sanırsın ki d-slr kullananlar hayatta hareket halinde bir canlı, araç vb. fotoğrafı çekemezler :) Her seferinde ayar ile uğraşmaktan ralli arabası, uçan kuş, koşan puma seni mi bekleyecek ? "Dur aaabi Neyşinıl Coğrafik'e kapak olurum belki" düşüncesi ile şöhreti arayan zavallı çita d-slr sahibinin ayar yapmasını bekler zaten hep. O fotoğraflar nasıl çekiliyor sanıyordunuz yoksa siz ?!
Şimdi, bu muhabbetin geçtiği konuya link de verelim... http://forum.donanimhaber.com/m_74036651/mpage_3/tm.htm
Konu ile çok ilgili bir makaleye de link verelim, http://fotoptik.blogspot.com/2013/04/insan-msn-peki-oyle-isen-aksini.html
Bu cins yaratıklar bilgi ile konuşamadıklarından, bilgi ve kaynağı çürütecek karşıt gerçek kanıtları olmadıklarından hemmen böyle bilgi paylaşan elçinin şahsiyetini hedef alırlar. Konu saptırma taktikleri budur ve hiç ıskalamadılar, hep aynı hareketi gördüm. İlgili bir konu da şu http://fotoptik.blogspot.com/2013/04/insan-msn-peki-oyle-isen-aksini.html
Bir mal alırken satıcıya güvenilmeli mi ? Satıcıya mı güvenmeli ?!
Halk arasında "satıcı" diye
andığımız kişiler pek makbul kişiler olmadıklarından bu kelime ile
anılırlar. Mantıken de bu durumda bir hata yoktur. Satıcı kendisini
düşünendir, satıcı kendisini düşünür. Kısa ve uzun vade düşünen
satıcılar vardır. Uzun vadeli düşünen satıcı kendisini düşünürken
alıcının da gönlünü hoş tutmayı bilendir. Burada alıcının rolü, yapması
gereken, satıcıya yem olmaması için bilmesi gerekenler nelerdir ?
Bunları konuşabilir miyiz ?
Mesela bana göre aldığı bir teknolojik ürünü "sevmek isteyen" ! alıcı (tüketici) çok acayip bir karakterdir. Günümüz teknoloji Dünyasında bir ürünün cezbedici ömrü 2 yılı geçmiyor. Diğer yandan her yıl bir üst modeli gelen ürünlerde tüketiciye bazı özelliklerin gıdım gıdım verilmesi bir nevi satıcının bize oynadığı bir tüketime teşvik yemi-tuzağı gibi değil mi ? Hal bu iken bir ürünü sevmek, ona duygusal bağ ile bağlanmak nasıl bir ruh halidir ?! Nasıl bir gereksinimdir ? Benim bildiğim canlılar sevilir, cansızların ise yer-zaman ve coğrafyaya göre anısal anlamı olabilir. Mesela yıllar sonra hayatta olmayan birisinin fotoğrafını çekmiş bakarken o fotoğrafı çeken makinam için "Aaaah ah ne güzel çekmiş makinam" mı deriz yada demeliyiz !!! Yoksa o fotoğrafın bize anımsattıklarını mı bir süre olsun için hislerimizle yaşarız ? ! Siz makinanızı seviyor musunuz ? Bu sevgiyi nasıl tarif edebilirsiniz ? 2 elle tutulup köküne kadar yavaşça basılıyor olması mıdır makinaya beslenen sevginin gizli cinsel teması yoksa !
-
Misal ben en son makinamı aldığımda "Vaaay bee adamlar ne biçim teknolojik alet yapmış" dedim ama o cansız bir araç, hiçbir sevgiye dair his hissetmedim. Duyguma karşılık verebilen bir şey değil çünki. Ama mesela bir köpek olsa sevildiğini bilir-anlar tepki verir, kedi olsa öyle falan. Makina napar ? Karşılıksız sevgi duymak ruhsal bir problem değil midir ? Oha falan oldum şimdi ! Oha mı ? Sizi asla sevmeyeceğini bildiğiniz birini sevdiğinizi düşünün ? Onun gibi bir şey bir nebze, mesela ? !
-
Derken çok güzel bir yorum geldi. Önemli kişilerden alınan hediyeler "manevi değer" taşıyan cansız şeyler !.. Böyle şeyler sevilemez mi ? Böyle şeylere karşı hissedilen duygunun adı nedir ? Gerçi yukarıda açıkca belirttiğim kapsama bu tür şeyler girmiyor. Yine de düşünmediğim bir yöne bakabilmemi sağladığı için oldukça yararlı bir yorum oldu benim için.
-
Herkes her şeyi aynı hislerle görmüyor olabilir, her şeye aynı hisleri beslemiyor olabilir. Ben özellikle bir teknolojik ürüne dair "sevgi" hissedilmesini konuşmak istedim. Fakat örnek vermek açısından sizin sevdiğinizi söylediğiniz obje ve araçlardan da elbette söz etmelisiniz. Diğer yandan kullanırken size kolaylık sağladığı için, anı değeri olduğu için sevmek ile bir teknolojik ürüne duyulan sevgi ve bu sevginin verdiği etki ile bir ürüne fanatizm derecesinde bağlılık duymak, ürünün eksiklerini görmemek konularının da konuşulmasını isterim. Elbette ki bazı ürün ve objelere karşı duyulan hissiyatın maddesel, fiyatından sebeple falan olduğunu düşünmem. Diğer yandan cep telefonlarımızı da çok fazla sevmemiz gerekir bu durumda. Onlar da bize en uzağından en yakınımıza kadar tüm sevdiklerimizle iletişim kurmamızda aracı oluyorlar. Peki bir de şöyle bakalım o zaman. Sevgide sadakat olmaz mı ? Öyle ise 1-3-5 yılda bir değiştirdiğimiz cep tel, foto makinası vb. gibi bu teknolojik ürünleri severken birer şıpsevdi miyiz ? İşimizi gören, ihtiyacımızı gideren şeyleri mi seviyoruz ? Sevgi böyle bir şey mi ? Sizin dediğinize göre canlıyı severken sevgi başka bir çerçevede ve cansızı severken ise başka. Bu da anlaşılabilir. Fakat ben buradaki hissin adının "sevgi" den başka bir şey olabileceğini düşündüm de konuşmak istedim. Unutmadan !.. Burada para ile satın aldığımız teknolojik ürünleri öncelikli konuşmak istedim. Bu durumda şu da sorulabilir. Sevgi satın alınabilir mi ! Öyle ya kendimize sevecek oyuncak yada araçlar mı satın alıyoruz ? Bu durumda para ile sevgi mi alıyoruz ! Sonra daha iyisini alınca öncekine-eskisine sevgimiz azalıyor ve yenisini mi seviyoruz !? Bu mu sevgi ? Sizin foto makinası sebepli insan ilikşileri kurma olayında etken araçtan ziyade ortak bir konuda buluşabilmek değil midir esas olan? Yani "Bak ben bu makinayı seviyorum, aa evet ben de seviyorum" diye mi güzel bağlar kurulabiliyor, yoksa ortak hobiniz mi, ortaya çıkarılan sonuçların paylaşımı mı bizi birleştiren? Maksat birilerini kırmak, incitmek değil. Yanılıyor olabiliriz, farklı görüşlerden kendi görüşümüzdeki eksikler, yanılgılar nedir öğrenebiliriz. Görüşlerinizi paylaştığınız için çok teşekkür ederim.
* "Teknolojik ürünler de olsa sevilebileceğini düşündüğünü söyleyen bir katılımcıdan farklı bir görüş geliyor. Harika !.. Şöyle de bir kıyas getiriyor "Kardeşimize hissettiğimiz sevgi ile idolümüz olan bir sinema yıldızı, sporcu vb. kişilere hissettiğimiz sevgi aynı değil ama hepsi de sevgidir. Yerden bir taş alıp şekli, rengi vs. nedeni ile onu yıllarca oyuncak olarak veya model olarak, anı olarak kullanan birisinin para vermediği için o taşı sevmediği söylenebilir mi ?" diyor ama burada var ise duygusal bir bağlantı onun isminin "SEVGİ" olduğu söylenebilir mi ? Ayrıca eğer ki para ile satın alınmamış ise benim konusunu ettiğim olayın içine girmiyor ama yine farklı bir bakış açısı. Güzel...
Not : Hala kişiye saldırı, iftira ve hakaret gelmemesine inanılmaz şaşırıyorum !..
Devam ediyorum ve diyorum ki...
"Para ile alınılan sevgi türlerinde para ile elde edilen her türlü şey de zaten sizi sevmez. Misal para ile gözü boyanarak elde edilen biri yada bile bile sizin onu rahat ettirecek paranız olduğu için sizinle olan biri. Burada satın alınılan şey sizi sevmez ki zaten, siz onu sevdiğinize inanırsınız veya kişiyi maddi imkanlarınız ile aldattığınız için o kişi sizi sevdiğini zanneder !.. Tıpkı bir teknolojik üründe olduğu gibi. Yerde bulunan taş konu dışında kalıyor. Size verilen bir hediye gibi şeyleri de konu dışında tutuyorum. Anı değeri olan şeyler kişi için değerli görülür ve milyon kopyası dolaşımda olsa bile sizinki size özel olur. Başlıkta da belirttiğim üzere konu satılan-alınan, bir ücret karşılığında elde ettiğimiz şeyler üzerine. Size katıldığım yerler var. Özellikle sevgi türlerimiz var, bu konuda sizi anlıyorum. Şuradaki sözünüz insanlar arası ilişkinin bir aşamasını tarif eder gibi tıpkı "Bir Fotoğraf makinesini teknolojik açıdan ya da görünüş açısından hoşunuza gider fakat alamazsınız paranız yetmez ya da başka nedenlerden ötürü paranız olunca aldığınızda daha büyük bir hoşlantı olur daha narin davranma daha özel bir yerde saklama gibi tabi bu heveste olabilir" Her hoşlandığımız insana karşı hislerimiz sevgiye dönüşmeyebilir değil mi ? Her hoşlanılan cihaz da sevilemeyebilir elbette !.. Sevgi için biraz daha derinlik, biraz daha emek, biraz daha yaşanmışlık olmalıdır (ki bunların olması için de karşılıklı bir sevgi olması şarttır). Şart değil tabi ama olur ise "sevgi" kelimesi anlamına varmış olur. Diğer bir örnek de mesela "İşkembeyi seviyorum ama dokunuyor, yiyemiyorum arkadaş" !.. Fakat kalkıp da her yerde işkembeyi savunup, öven, fanatik hale varan bir kişi görünümü çizmeyiz değil mi ? Fakat teknolojik ürünlerde seven kişi aşırılığa varan saplantısal bir duruma ulaşabiliyor. Bir insanı, bir canlıyı kusurlarını kabul ederek sevmek bazı durumlarda kabul edilebilir. Satın alınan bir ürünü bu şekilde sevmek kabul edilebilir mi peki ? İşkembe örneğindeki gibi sevilemez mi, güzel amma deyip kusurları da söylenemez mi ? "
-
Son olarak da ,
"Bana göre atasözümüzde söylendiği gibi "Kimse malım kötü demez" !.. O sebeple amacı o şeyi satıp para kazanmak olan kişi ve bu işi profesyonelce yapan kişi bunu asla söylemez. Bu sebepledir ki "satıcı" güvenilmezdir ! Fastfood kansere sebep, şişmanlarıyor bir çok hastalığa sebep. Peki siz bu yönlerine dair satıcısından zerre bir ifade duydunuz mu !? Fakat millet seviyor-yiyor !.. Diğer yandan ben hiç kimsenin çıkıp da bilmem "x burger", bilmem "Ye Danılds" şöyle iyi, böyle süper, "sen hiç yedin mi ? yemediğin belli ye de konuş", "gel sana yediriyim! :)" gibi öven ve savunan kişiler görmedim. Bu iş fotoğraf makinasına gelince neden böyle kanlı bıçaklı birer futbol holiganı tarzına dönüşüyor ?! "
Diyorum ve konu forum sayfalarının diplerine dalarak yok oluyor. Konu kavgasız, kişilere saldırılmadan, iftira ve hakaretlere sapılmadan farklı görüşlerin de paylaşılarak genişlediği harika bir düşünce paylaşımı örneği olarak benim için çok özel bir değer olduğu için yok olup gitmesine izin vermek istemediğimden burada yer almıştır.
Daha derinlere dalmak isteyene http://forum.donanimhaber.com/m_74138691/tm.htm
Mesela bana göre aldığı bir teknolojik ürünü "sevmek isteyen" ! alıcı (tüketici) çok acayip bir karakterdir. Günümüz teknoloji Dünyasında bir ürünün cezbedici ömrü 2 yılı geçmiyor. Diğer yandan her yıl bir üst modeli gelen ürünlerde tüketiciye bazı özelliklerin gıdım gıdım verilmesi bir nevi satıcının bize oynadığı bir tüketime teşvik yemi-tuzağı gibi değil mi ? Hal bu iken bir ürünü sevmek, ona duygusal bağ ile bağlanmak nasıl bir ruh halidir ?! Nasıl bir gereksinimdir ? Benim bildiğim canlılar sevilir, cansızların ise yer-zaman ve coğrafyaya göre anısal anlamı olabilir. Mesela yıllar sonra hayatta olmayan birisinin fotoğrafını çekmiş bakarken o fotoğrafı çeken makinam için "Aaaah ah ne güzel çekmiş makinam" mı deriz yada demeliyiz !!! Yoksa o fotoğrafın bize anımsattıklarını mı bir süre olsun için hislerimizle yaşarız ? ! Siz makinanızı seviyor musunuz ? Bu sevgiyi nasıl tarif edebilirsiniz ? 2 elle tutulup köküne kadar yavaşça basılıyor olması mıdır makinaya beslenen sevginin gizli cinsel teması yoksa !
-
Misal ben en son makinamı aldığımda "Vaaay bee adamlar ne biçim teknolojik alet yapmış" dedim ama o cansız bir araç, hiçbir sevgiye dair his hissetmedim. Duyguma karşılık verebilen bir şey değil çünki. Ama mesela bir köpek olsa sevildiğini bilir-anlar tepki verir, kedi olsa öyle falan. Makina napar ? Karşılıksız sevgi duymak ruhsal bir problem değil midir ? Oha falan oldum şimdi ! Oha mı ? Sizi asla sevmeyeceğini bildiğiniz birini sevdiğinizi düşünün ? Onun gibi bir şey bir nebze, mesela ? !
-
Derken çok güzel bir yorum geldi. Önemli kişilerden alınan hediyeler "manevi değer" taşıyan cansız şeyler !.. Böyle şeyler sevilemez mi ? Böyle şeylere karşı hissedilen duygunun adı nedir ? Gerçi yukarıda açıkca belirttiğim kapsama bu tür şeyler girmiyor. Yine de düşünmediğim bir yöne bakabilmemi sağladığı için oldukça yararlı bir yorum oldu benim için.
-
Herkes her şeyi aynı hislerle görmüyor olabilir, her şeye aynı hisleri beslemiyor olabilir. Ben özellikle bir teknolojik ürüne dair "sevgi" hissedilmesini konuşmak istedim. Fakat örnek vermek açısından sizin sevdiğinizi söylediğiniz obje ve araçlardan da elbette söz etmelisiniz. Diğer yandan kullanırken size kolaylık sağladığı için, anı değeri olduğu için sevmek ile bir teknolojik ürüne duyulan sevgi ve bu sevginin verdiği etki ile bir ürüne fanatizm derecesinde bağlılık duymak, ürünün eksiklerini görmemek konularının da konuşulmasını isterim. Elbette ki bazı ürün ve objelere karşı duyulan hissiyatın maddesel, fiyatından sebeple falan olduğunu düşünmem. Diğer yandan cep telefonlarımızı da çok fazla sevmemiz gerekir bu durumda. Onlar da bize en uzağından en yakınımıza kadar tüm sevdiklerimizle iletişim kurmamızda aracı oluyorlar. Peki bir de şöyle bakalım o zaman. Sevgide sadakat olmaz mı ? Öyle ise 1-3-5 yılda bir değiştirdiğimiz cep tel, foto makinası vb. gibi bu teknolojik ürünleri severken birer şıpsevdi miyiz ? İşimizi gören, ihtiyacımızı gideren şeyleri mi seviyoruz ? Sevgi böyle bir şey mi ? Sizin dediğinize göre canlıyı severken sevgi başka bir çerçevede ve cansızı severken ise başka. Bu da anlaşılabilir. Fakat ben buradaki hissin adının "sevgi" den başka bir şey olabileceğini düşündüm de konuşmak istedim. Unutmadan !.. Burada para ile satın aldığımız teknolojik ürünleri öncelikli konuşmak istedim. Bu durumda şu da sorulabilir. Sevgi satın alınabilir mi ! Öyle ya kendimize sevecek oyuncak yada araçlar mı satın alıyoruz ? Bu durumda para ile sevgi mi alıyoruz ! Sonra daha iyisini alınca öncekine-eskisine sevgimiz azalıyor ve yenisini mi seviyoruz !? Bu mu sevgi ? Sizin foto makinası sebepli insan ilikşileri kurma olayında etken araçtan ziyade ortak bir konuda buluşabilmek değil midir esas olan? Yani "Bak ben bu makinayı seviyorum, aa evet ben de seviyorum" diye mi güzel bağlar kurulabiliyor, yoksa ortak hobiniz mi, ortaya çıkarılan sonuçların paylaşımı mı bizi birleştiren? Maksat birilerini kırmak, incitmek değil. Yanılıyor olabiliriz, farklı görüşlerden kendi görüşümüzdeki eksikler, yanılgılar nedir öğrenebiliriz. Görüşlerinizi paylaştığınız için çok teşekkür ederim.
* "Teknolojik ürünler de olsa sevilebileceğini düşündüğünü söyleyen bir katılımcıdan farklı bir görüş geliyor. Harika !.. Şöyle de bir kıyas getiriyor "Kardeşimize hissettiğimiz sevgi ile idolümüz olan bir sinema yıldızı, sporcu vb. kişilere hissettiğimiz sevgi aynı değil ama hepsi de sevgidir. Yerden bir taş alıp şekli, rengi vs. nedeni ile onu yıllarca oyuncak olarak veya model olarak, anı olarak kullanan birisinin para vermediği için o taşı sevmediği söylenebilir mi ?" diyor ama burada var ise duygusal bir bağlantı onun isminin "SEVGİ" olduğu söylenebilir mi ? Ayrıca eğer ki para ile satın alınmamış ise benim konusunu ettiğim olayın içine girmiyor ama yine farklı bir bakış açısı. Güzel...
Not : Hala kişiye saldırı, iftira ve hakaret gelmemesine inanılmaz şaşırıyorum !..
Devam ediyorum ve diyorum ki...
"Para ile alınılan sevgi türlerinde para ile elde edilen her türlü şey de zaten sizi sevmez. Misal para ile gözü boyanarak elde edilen biri yada bile bile sizin onu rahat ettirecek paranız olduğu için sizinle olan biri. Burada satın alınılan şey sizi sevmez ki zaten, siz onu sevdiğinize inanırsınız veya kişiyi maddi imkanlarınız ile aldattığınız için o kişi sizi sevdiğini zanneder !.. Tıpkı bir teknolojik üründe olduğu gibi. Yerde bulunan taş konu dışında kalıyor. Size verilen bir hediye gibi şeyleri de konu dışında tutuyorum. Anı değeri olan şeyler kişi için değerli görülür ve milyon kopyası dolaşımda olsa bile sizinki size özel olur. Başlıkta da belirttiğim üzere konu satılan-alınan, bir ücret karşılığında elde ettiğimiz şeyler üzerine. Size katıldığım yerler var. Özellikle sevgi türlerimiz var, bu konuda sizi anlıyorum. Şuradaki sözünüz insanlar arası ilişkinin bir aşamasını tarif eder gibi tıpkı "Bir Fotoğraf makinesini teknolojik açıdan ya da görünüş açısından hoşunuza gider fakat alamazsınız paranız yetmez ya da başka nedenlerden ötürü paranız olunca aldığınızda daha büyük bir hoşlantı olur daha narin davranma daha özel bir yerde saklama gibi tabi bu heveste olabilir" Her hoşlandığımız insana karşı hislerimiz sevgiye dönüşmeyebilir değil mi ? Her hoşlanılan cihaz da sevilemeyebilir elbette !.. Sevgi için biraz daha derinlik, biraz daha emek, biraz daha yaşanmışlık olmalıdır (ki bunların olması için de karşılıklı bir sevgi olması şarttır). Şart değil tabi ama olur ise "sevgi" kelimesi anlamına varmış olur. Diğer bir örnek de mesela "İşkembeyi seviyorum ama dokunuyor, yiyemiyorum arkadaş" !.. Fakat kalkıp da her yerde işkembeyi savunup, öven, fanatik hale varan bir kişi görünümü çizmeyiz değil mi ? Fakat teknolojik ürünlerde seven kişi aşırılığa varan saplantısal bir duruma ulaşabiliyor. Bir insanı, bir canlıyı kusurlarını kabul ederek sevmek bazı durumlarda kabul edilebilir. Satın alınan bir ürünü bu şekilde sevmek kabul edilebilir mi peki ? İşkembe örneğindeki gibi sevilemez mi, güzel amma deyip kusurları da söylenemez mi ? "
-
Son olarak da ,
"Bana göre atasözümüzde söylendiği gibi "Kimse malım kötü demez" !.. O sebeple amacı o şeyi satıp para kazanmak olan kişi ve bu işi profesyonelce yapan kişi bunu asla söylemez. Bu sebepledir ki "satıcı" güvenilmezdir ! Fastfood kansere sebep, şişmanlarıyor bir çok hastalığa sebep. Peki siz bu yönlerine dair satıcısından zerre bir ifade duydunuz mu !? Fakat millet seviyor-yiyor !.. Diğer yandan ben hiç kimsenin çıkıp da bilmem "x burger", bilmem "Ye Danılds" şöyle iyi, böyle süper, "sen hiç yedin mi ? yemediğin belli ye de konuş", "gel sana yediriyim! :)" gibi öven ve savunan kişiler görmedim. Bu iş fotoğraf makinasına gelince neden böyle kanlı bıçaklı birer futbol holiganı tarzına dönüşüyor ?! "
Diyorum ve konu forum sayfalarının diplerine dalarak yok oluyor. Konu kavgasız, kişilere saldırılmadan, iftira ve hakaretlere sapılmadan farklı görüşlerin de paylaşılarak genişlediği harika bir düşünce paylaşımı örneği olarak benim için çok özel bir değer olduğu için yok olup gitmesine izin vermek istemediğimden burada yer almıştır.
Daha derinlere dalmak isteyene http://forum.donanimhaber.com/m_74138691/tm.htm
Gerçek bir fotoğrafçı nasıl olmalıdır ?
Bir soru , bir cevap...
Soru şöyle sorulmuş , " Gerçek bir fotoğrafçı nasıl olmalıdır ? "
...ve cevabım,
Soruyu tersten sorun ve cevap verin, bu sorunun cevabını görün. Bu kadar basit.
Soruyorum "Sahte fotoğrafçı nasıl olmalıdır ?" . Öyle ya "gerçek" zıttı "sahte" değil mi ? Sahte fotoğrafçı fotoğraf çekmeyip başkalarının fotoğrafını kendi çektiğini iddia eden olmaz mı ? Peki aramızda bunu yapan var mı ? Öyle ise hepimiz gerçek fotoğrafçılar olmuşuzdur !.. Eğer başlıktaki soru ile aranan şey, söylenmek istenen şey başka bir konu ise soru doğru düzgün sorulmalı. Bu sorunun cevabı dediğim gibi oluyor çünki. Öyle ya, bir şey zıttı ile vardır.
Diğer yandan "iyi bir fotoğrafçı olmak" da göreceli olacaktır. Çünki bunun en bilindik cevabı da şöyledir "Ben sana padişah olamazsın demedim oğul, adam olamazsın dedim" :) ! E şimdi çok iyi ekipmanlar, çok iyi bir bilgi birikimi, çok iyi sonuçlar da elde etmiş olsanız "adam"lığınızı kim neye göre ölçecek ? Herkesi memnun eden bir insan olabilmeniz imkansıza yakın olduğundan da "iyi bir fotoğrafçı olma ihtimaliniz cumburlop suya düşmüştür".
Bir diğer yönü de olayın şöyle. Aynı kültür, bilgi birikimi, sosyal yaşam şartlarına sahip olunmayan ortamlarda çektiğiniz fotoğrafları insanların beğenisine sunduğunuzda "iyi bir fotoğraf" çekip-çekmediğiniz de çok değişken sonuçlara ulaşacaktır. Bunun da gerçek yaşamda kanıtları mevcuttur. Misal fotokıytırık.kom'da büyük bir kitlenin anlayamadığı acayip fotoğraflar ödül (günün birincisi vs. gibi) alabiliyor iken aynı fotoğraf başka bir sitede hiçbir varlık gösteremiyor. En iyi fotoğrafçı olsanız kaç yazar, yere ve duruma göre yani ? En iyi fotoğrafı çeken olsanız yine aynen yere ve duruma göre değişiyor ise bu da !.. ki öyle olduğu kanıtlı. Bence bu gibi konularda en iyisi olmak gibi bir hedefiniz olması bir saplantıdır ! Çünki konu çok geniş bir yelpazeye sahiptir. En iyi makro, en iyi portre, en iyi profil, en iyi manzara, en iyi bla bla bla... siz hiç onlarca alt sınıfı olan fotoğraf türlerinden hepsinde birden "işte budur" diyebildiğiniz tek bir isim gördünüz mü ?! Peki neden böyle bir amacı-hedefi olsun insanın ? Normal mi ?
Soru şöyle sorulmuş , " Gerçek bir fotoğrafçı nasıl olmalıdır ? "
...ve cevabım,
Soruyu tersten sorun ve cevap verin, bu sorunun cevabını görün. Bu kadar basit.
Soruyorum "Sahte fotoğrafçı nasıl olmalıdır ?" . Öyle ya "gerçek" zıttı "sahte" değil mi ? Sahte fotoğrafçı fotoğraf çekmeyip başkalarının fotoğrafını kendi çektiğini iddia eden olmaz mı ? Peki aramızda bunu yapan var mı ? Öyle ise hepimiz gerçek fotoğrafçılar olmuşuzdur !.. Eğer başlıktaki soru ile aranan şey, söylenmek istenen şey başka bir konu ise soru doğru düzgün sorulmalı. Bu sorunun cevabı dediğim gibi oluyor çünki. Öyle ya, bir şey zıttı ile vardır.
Diğer yandan "iyi bir fotoğrafçı olmak" da göreceli olacaktır. Çünki bunun en bilindik cevabı da şöyledir "Ben sana padişah olamazsın demedim oğul, adam olamazsın dedim" :) ! E şimdi çok iyi ekipmanlar, çok iyi bir bilgi birikimi, çok iyi sonuçlar da elde etmiş olsanız "adam"lığınızı kim neye göre ölçecek ? Herkesi memnun eden bir insan olabilmeniz imkansıza yakın olduğundan da "iyi bir fotoğrafçı olma ihtimaliniz cumburlop suya düşmüştür".
Bir diğer yönü de olayın şöyle. Aynı kültür, bilgi birikimi, sosyal yaşam şartlarına sahip olunmayan ortamlarda çektiğiniz fotoğrafları insanların beğenisine sunduğunuzda "iyi bir fotoğraf" çekip-çekmediğiniz de çok değişken sonuçlara ulaşacaktır. Bunun da gerçek yaşamda kanıtları mevcuttur. Misal fotokıytırık.kom'da büyük bir kitlenin anlayamadığı acayip fotoğraflar ödül (günün birincisi vs. gibi) alabiliyor iken aynı fotoğraf başka bir sitede hiçbir varlık gösteremiyor. En iyi fotoğrafçı olsanız kaç yazar, yere ve duruma göre yani ? En iyi fotoğrafı çeken olsanız yine aynen yere ve duruma göre değişiyor ise bu da !.. ki öyle olduğu kanıtlı. Bence bu gibi konularda en iyisi olmak gibi bir hedefiniz olması bir saplantıdır ! Çünki konu çok geniş bir yelpazeye sahiptir. En iyi makro, en iyi portre, en iyi profil, en iyi manzara, en iyi bla bla bla... siz hiç onlarca alt sınıfı olan fotoğraf türlerinden hepsinde birden "işte budur" diyebildiğiniz tek bir isim gördünüz mü ?! Peki neden böyle bir amacı-hedefi olsun insanın ? Normal mi ?
Kullanıcı incelemelerinde çok bilinmeyenli soru işaretleri ! Örnek "Monitör" faktörü ?
Bilenler bilir, bilmeyenler için ise şunu belirterek başlayalım... Monitörlerde TN ve IPS olarak iki ana panel modeli var. IPS panelli monitörler genellikle daha pahalı olup, profesyonel iş için kullanılır iken TN panelli monitörler daha ucuz olduğundan genel kullanıcı tarafından tercih edilir. Elbette bilen ve bütçesi dahilinde olan kişiler için IPS panelli monitör almak artık çok büyük fiyat farkları da içermiyor günümüzde.
Mesela IPS Panelli bir monitör için şu bilgi veriliyor teknik özelliklerinde, Colour Gamut: sRGB 100%
TN panele sahip bir monitör için ise , Color Gamut (CIE1931) %72 !..
Şimdi TN monitöre sahip bir kullanıcının ekranda gördüğü fotoğrafların aslından %28 renk eksiği ile göründüğünü biliyoruz. Peki sizce bir inceleme sitesi TN panel ile bu işi yapıyor olabilir mi ! ? Peki bize incelemeyi yaptığı teknik alt yapının bilgisini vermeyen kullanıcı incelemesini ne kadar ciddiye almalıyız, buna karşın çoğunlukla inceleme sitelerinde "Nasıl test ettik" ( http://cameras.reviewed.com/how_we_test - http://www.dxomark.com/About ) gibi bir bölümde kullanılan teknik malzeme, uygulanan prosedür bizimle paylaşılıyor iken ! Neden genelde "inceleme siteleri güvenilmez" ama kullanıcı incelemesi veya hatta sadece yorumu daha önemliymiş gibi konuşuluyor ! ?
...ve dahası, testi yapan kullanıcının monitörü IPS monitör olup sRGB renk derinliğinin %100'ünü veriyor olsa dahi bu incelemeyi okuyanın monitörü TN panelli ise farkı nasıl görebilecek !? Göremediği %28 eksik ile ?!
Geçen bir yerde birisi de "İnceleme sitelerini boşver gir flickr'a bak" demiş. Benim flickr'da gördüğüm 10 fotoğraftan 8'i işlenmiş. Size x mi iyi y mi iyi diyen ve hayatında RAW ne bilmeyen birisine o fotoğrafları incelemesi için önermek doğru mu ?! Yoksa inceleme sitelerindeki raw ve jpeg çıktılarının tek tek görünebildiği, aynı koşullarda (veya mümkün olan en denk şartlarda) en az(veya hiç) kullanıcı etkisinin olmadığı incelemeye göre x ve y ürünlerinden hangisinin daha iyi imaj kalitesi verdiğini görmek mi daha sağlam bir kanıttır ? Size x y'den daha iyidir , çünki ben şu kadar süredir kullanıyorum da diyen bir kullanıcının y'yi vehatta z, u, v'leri de kullanmamış olup sadece kullandığı ürün üzerinden ötekilerden daha iyi demesi ne denli sağlıklı ve güvenilirdir ? Buna karşın bir çok inceleme sitesi belki 100 küsür modeli aynı test işleminden geçirip bize bu sonuçları sunuyor. Bu kullanıcı ise kimi zaman hiçbir karşılaştırma koyamıyor, kimi zaman sadece "Ben kullanıyorum, öneririm" diyor, kimi zaman da o model ile çektiği 3-5 fotoğrafı paylaşıyor. Buna yukarıdaki detayları da ekleyin, monitörünü dahi bilmiyoruz misal %28 eksikle gördüğü bir fotoğraf için renk derinliği dinamik aralığı daha iyi demesi nasıl mümkün olabilir !
Bunu şöyle de düşündürmeyi deneyeyim !..
Kendimizi düşünelim... hatta biraz da geri sarıp bugünki düzeyde fotoğraf çekiminde teknik bilgi, çekim sonrası işlemede program bilgisine sahip olmadığımız halimiz ile hayal edelim kendimizi...
"Ben" bilgi ve becerisi bu durumda o an için sabit bir kullanıcıyım. Değil mi ? Makina önerisi istiyorum, bir kullanıcı fotoğraflarına bakıyorum(hepsi işlenmiş) bir de inceleme sitelerine bakıyorum !.. Şimdi ben inceleme sitesinde kullanıcının bilgi ve becerisinin minimum etkisi olduğu test sonuçları mı o ürünü aldığımda elde edeceğim sonuca yakın olanı gösterecek yoksa kullanıcıların belli bir teknik düzeye erişmiş olarak çektiği ve işleyip paylaştığı fotoğraflara göre aldığım o ürün mü benim çekeceğim fotoğrafın kalitesini gösterecek olandır ! ?
Buradan yola çıkarak inceleme sitesine göre X modelin Y modelden daha iyi olduğu görünüyor iken biz o an için bilgi ve becerisi sabit kullanıcıya "Sen Y modelini al, Photoshop kullanmayı öğren, şu şu şu sitelerden de şu teknikleri öğren, bak o zaman göreceksin ki Y ile de X'in çektiği gibi fotoğraflar çekilebiliyor" demek ne ? O kişi zaten bu yolları X modelini alsa da yürüyebilir ki !..
Buyrun düşünme sporu...
Mesela IPS Panelli bir monitör için şu bilgi veriliyor teknik özelliklerinde, Colour Gamut: sRGB 100%
TN panele sahip bir monitör için ise , Color Gamut (CIE1931) %72 !..
Şimdi TN monitöre sahip bir kullanıcının ekranda gördüğü fotoğrafların aslından %28 renk eksiği ile göründüğünü biliyoruz. Peki sizce bir inceleme sitesi TN panel ile bu işi yapıyor olabilir mi ! ? Peki bize incelemeyi yaptığı teknik alt yapının bilgisini vermeyen kullanıcı incelemesini ne kadar ciddiye almalıyız, buna karşın çoğunlukla inceleme sitelerinde "Nasıl test ettik" ( http://cameras.reviewed.com/how_we_test - http://www.dxomark.com/About ) gibi bir bölümde kullanılan teknik malzeme, uygulanan prosedür bizimle paylaşılıyor iken ! Neden genelde "inceleme siteleri güvenilmez" ama kullanıcı incelemesi veya hatta sadece yorumu daha önemliymiş gibi konuşuluyor ! ?
...ve dahası, testi yapan kullanıcının monitörü IPS monitör olup sRGB renk derinliğinin %100'ünü veriyor olsa dahi bu incelemeyi okuyanın monitörü TN panelli ise farkı nasıl görebilecek !? Göremediği %28 eksik ile ?!
Geçen bir yerde birisi de "İnceleme sitelerini boşver gir flickr'a bak" demiş. Benim flickr'da gördüğüm 10 fotoğraftan 8'i işlenmiş. Size x mi iyi y mi iyi diyen ve hayatında RAW ne bilmeyen birisine o fotoğrafları incelemesi için önermek doğru mu ?! Yoksa inceleme sitelerindeki raw ve jpeg çıktılarının tek tek görünebildiği, aynı koşullarda (veya mümkün olan en denk şartlarda) en az(veya hiç) kullanıcı etkisinin olmadığı incelemeye göre x ve y ürünlerinden hangisinin daha iyi imaj kalitesi verdiğini görmek mi daha sağlam bir kanıttır ? Size x y'den daha iyidir , çünki ben şu kadar süredir kullanıyorum da diyen bir kullanıcının y'yi vehatta z, u, v'leri de kullanmamış olup sadece kullandığı ürün üzerinden ötekilerden daha iyi demesi ne denli sağlıklı ve güvenilirdir ? Buna karşın bir çok inceleme sitesi belki 100 küsür modeli aynı test işleminden geçirip bize bu sonuçları sunuyor. Bu kullanıcı ise kimi zaman hiçbir karşılaştırma koyamıyor, kimi zaman sadece "Ben kullanıyorum, öneririm" diyor, kimi zaman da o model ile çektiği 3-5 fotoğrafı paylaşıyor. Buna yukarıdaki detayları da ekleyin, monitörünü dahi bilmiyoruz misal %28 eksikle gördüğü bir fotoğraf için renk derinliği dinamik aralığı daha iyi demesi nasıl mümkün olabilir !
Bunu şöyle de düşündürmeyi deneyeyim !..
Kendimizi düşünelim... hatta biraz da geri sarıp bugünki düzeyde fotoğraf çekiminde teknik bilgi, çekim sonrası işlemede program bilgisine sahip olmadığımız halimiz ile hayal edelim kendimizi...
"Ben" bilgi ve becerisi bu durumda o an için sabit bir kullanıcıyım. Değil mi ? Makina önerisi istiyorum, bir kullanıcı fotoğraflarına bakıyorum(hepsi işlenmiş) bir de inceleme sitelerine bakıyorum !.. Şimdi ben inceleme sitesinde kullanıcının bilgi ve becerisinin minimum etkisi olduğu test sonuçları mı o ürünü aldığımda elde edeceğim sonuca yakın olanı gösterecek yoksa kullanıcıların belli bir teknik düzeye erişmiş olarak çektiği ve işleyip paylaştığı fotoğraflara göre aldığım o ürün mü benim çekeceğim fotoğrafın kalitesini gösterecek olandır ! ?
Buradan yola çıkarak inceleme sitesine göre X modelin Y modelden daha iyi olduğu görünüyor iken biz o an için bilgi ve becerisi sabit kullanıcıya "Sen Y modelini al, Photoshop kullanmayı öğren, şu şu şu sitelerden de şu teknikleri öğren, bak o zaman göreceksin ki Y ile de X'in çektiği gibi fotoğraflar çekilebiliyor" demek ne ? O kişi zaten bu yolları X modelini alsa da yürüyebilir ki !..
Buyrun düşünme sporu...
Amerika'lı "kalın" ve "büyük" sever !.. (+18'lik blog postu)
Hoppalaaa ! Bu başlık da ne demek şimdi ?!?!?!? (Hayatımda ilk kez alenen +18'lik blog postu ile karşınıza çıkıyorum. Bir ayı, bir kurt, bir tilki postu gibi vahşet içereceğini sanmıyorum. Fakat yine de emin değilim. Bakalım laf lafı açtıkca bizi nereye götürecek. Ben baştan +18 uyarımı yapayım da yine de... )
Panik yapmayın efendim... Açıklayacağız...
Mesela bir habere göz atalım hemen şöyle, "Benzin fiyatlarının yıllardır görülmediği kadar düşüşe geçmesi, Amerikalıları tekrar kaldıkları yerden cip ve daha büyük motorlu araçlar almaya sevketmiş durumda." diyor haberde. Dikkatinizi çeken bir nokta yok mu ? "Tekrar kaldıkları yerden" diyor ve "Cip ve daha büyük motorlu araçlar almaya sevk etmiş" diyor !.. Hmmm, işte bu ilginç bir haber ve kaynak oldu !.. Aslı da şurada , http://www.veamerika.com/2014/12/16/2014te-abdde-en-cok-satilan-otomobiller-2014/
Ne ise 1 tane kaynak ve kanıt ile bir şey ispat edemeyebiliriz. Bu kaynağı öyle es geçmeyelim. Üzerinde biraz daha derin izler olduğunu görelim... Şöyle,
"Tasarruf ve talepte azalma
1973 yılında ABD Başkanı Nixon Enerji Bakanlığına William Simon’ı atar. Petrol tüketimini azaltmak için 1974 yılında otoyollarda hız limiti olarak saatte 55 mil (90 km) belirlenir. 1974 yılının Ocak ayından itibaren 1975 Şubatına kadar güneş ışığından daha fazla yararlanmak için uygulamalar başlatıldı. Bu uygulama sonucunda çok erken saatlerde yola düşen çocuklar yüzünden hükümete şikayetler gelse de 1976 yılına kadar uygulamada ısrar edildi. Petrol bulunmayan istasyonlar başka işler için kullanılır oldu. Ülke çapında enerji tasarrufu konulu ilanlar, reklamlar ve kampanyalar düzenlendi. Yakıt tasarrufu zorunluluğu yüzünden ABD’deki üç büyük otomobil üreticisi firma yeni modellerinde yakıt tasarrufuna önem vermek zorunda kaldılar. 1980’li yıllara gelindiğinde artık önceki geniş hacimli ve büyük motorlu otomobillerin yerini daha verimli, küçük, önden çekişli ve küçük motor hacimli araçlar aldı. 1974 yılında ünlü araba yarışı Daytona 24 Saat iptal edildi ve Nascar Yarışlarının mesafesi kısaltıldı. İndianapolis 500 yarışlarında eleme ve sıralama turları iptal edildi." - Kaynak : http://tr.wikipedia.org/wiki/1973_Petrol_Krizi
...ve bir de şöyle gözlemlerimizden yola çıkarak bakalım, ne dersiniz ? Amerika'da müzik denildiğinde aklınıza gelen 10 isimden kaç tanesi beyaz, kaç tanesi Afrika kökenli !? Peki spor alanına bakalım. Amerika dendi mi bizde en çok basketbol ve N.B.A ligi akla gelir. Çünki Amerikan futbolu bize epey uzak bir spor dalı. N.B.A'da oynayan 1 beyaza karşı kaç siyah oyuncu vardır ? Geçelim olimpiyatlara, atletizme anımsıyor musunuz Amerikan sprinterleri bayan-erkek ? Hepsi siyah idi. "E iyi de bunların kalın ve büyük ile ne alakası var şimdi ?" diye soruyor musunuz acaba ? Şöyle göstereyim,peki... Misal meşhur birisi "Kim Kardashian" ! "Hah, şimdi kendi dediğini kendin çürüttün ! Yakaladım seni" der gibi mi oldunuz ? Hani siyah olmadığı için ;) Konu o değildi, o konu içinde bir alt konu idi. Konu "kalın" ve "büyük" sevmeleri idi. Nesi meşhur bu kadının ? Hatırlayamadınız ise göstereyim !!!
Bir de "Beyonce" var, hadi bir de benden extra fotolu bir başka örnek daha vereyim Nicki Minaj !
Şimdi bunlar henüz +18'lik değil sanırım !.. Dananın kuyruğunu kopartalım artık, ne dersiniz ? Efedim konuyu kısa bir süreliğine saat 24'ten sonra okunacak uyarısı ile de iyice kırmızı noktalı hale getireyim ve lafı bunca zahmetten sonra "Porno" sektörüne de getireyim !!! E, yuh !.. Bence de yani, bu kadar yeter. Konuyu kapattım, anlayan anladı ;-) Sanırım artık daha iyi bir şekilde neden "kalın ve "büyük" sever dediğimizi !!! Tabi bu sevgi nasıl oluştu, nereden geliyor (E Afrika'dan), ne zaman başladı(E kölelik zamanından) ! Bilmem anımsar mısınız, "Kunta Kinte" isimli bir dizi vardı. O dizide bu beyaz efendileri, siyah kadınlara(artık o kadarını gösteriyordu o zamandaki dizi, epey eskiydi) bizim coşkun'un bile masum görünebileceği kadar tecavüzler ediyorlardı !.. Şöyle bir düşünün, kanun kölelerin sahibi olan kişi. Bunlardan bir Amerika dolusu var ve her birinde de öyle 2-3 köle değil, epey adetli köle var ve tecavüz dolu yıllar geçiyor !.. Şöyle de bir kaynak : http://www.medyasozluk.com/kunta+kinte.html .İşte tam burada şu soru akla gelmese şaşarım, "Amerika'da bu kadar çok Afrika kökenli olmasının nedeni onları köle olarak kullandıkları süreçten geliyor olabilir mi !.. " , "Bu kalın ve büyük sevmeleri maziye dayanan bir alışkanlık sebebi ile olabilir mi ? !
Ne ise, +18'den de çıkalım. Bu kadar beyne giden kanı başka organda heba etmenin lüzumu yok şimdi. Esas konuyu da zaten sona sakladım !..
Şimdi bakınız...
Nerede ise 3 yıllık süreçte aynasız adı ile tanımladığımız, ufak boyutlu ama giriş seviyesi d-slrlar ile aynı imaj kalitesini veren dijital fotoğraf makinalarının Avrupa ve Amerika'daki satış grafiği. Görüldüğü üzere Avrupa'lı ufak ve inceye daha meyilli iken Amerika'lı kalın ve büyük konusunda epey tutucu !.. Durun daha beteri de var !
Asya ve Avrupa ufak ve ince, aynasız konusunda baya yenilikçi olmuş ve kalın ve büyük olana bağlılıkta çok muhafazakar olmamış gibi görünüyor. Açıkca söyleyeyim ki bana ilginç gelen Japonya pazarı. Onların herşeyi küçük ! Yok efendim +18'e vurgu yapmadım. Arabaları, işte hatırlarsınız elektronik saatlere sığdırdıkları onca özellik, hatta yıllarca bu Japon'lar yapıyor aaabi diye ufacık ama çok işlevli şeyler ile tanışmamıza sebep olmadılar mı ?! Daha da ilginç olan ise D-SLR'ı da icat eden, üreten bir tek Japon'lar ve aynasızları da icat eden, üreten bir tek Japonlar ! Fakat pazarın devi nerede ? Amerikaaaaa ! Hatta okuduğum yada izlediğim bir belgeselde 2.Dünya savaşı sırasında Amerika özellikle Japon optik üretim fabrikalarını özellikle bombalamamış. Zaten ondan sonra da bir nevi sömürge gibi kullanıldı Japon'ya. Yani bu kalın ve büyük sever Amerika'lılar için D-SLR üretmeleri gayet normal. Hatta belki de Japon'a kalsa idi tee o zaman aynasız üreteceklerdi. Fakat bu yenik ve sömürgelik halleri sebebi ile kim bilir belki de bir Amerikalı onlara "Bak Japon optikcisi yenik ve ezik usta, sen bizim millete şöyle kalın ve büyük bir makina yap" demiş olabilir :-)
Efendiler... bilmem eğlendiniz mi buraya kadar ? Bilmem bir şeyleri başka bir açıdan gösterebildim mi ? Şimdi fena bir tenha sokağa daha gireceğiz !!! Bakınız bizim millete... Yıllar yılı nerenin özentisiyizdir ? Amerika, değil mi ? Hatta artık sanırım pek Türkçe lokanta, giyim, elektronik, işte alış-veriş yapılacak yer ismi göremiyorsunuzdur. Belki en havalı otomobiller konusunda Amerika o eski dönemlerindeki gibi güçlü değil ama halen önemli bir aktör bizim millet için de Amerikan otomobilleri. Hatırlar mısınız bir ara şu Hummer Jip'ler baya popüler idi bizde. Hatta bir ara onlar için sahiplerine seferberlik kağıdı yollandı falan diye haberleri anımsıyorum. Bizdeki gittikçe yükselen fast-food yeme alışkanlığı !.. Gel gelelim biz yine bizim dijital fotoğraf makinası kullanımımızdaki bu Amerikan özentisi halimize !.. Öyle ki , bakıyorsunuz bazı forum konularında vatandaş diyor ki "Böyle fanatikler bi bizim burada var, Avrupa'lı Amerika'lı böyle değil işte" ;-) Bak yani, eleman Amerika'lıya bakmış da o ne kullanıyor ise o doğrusunu biliyordur diye onun gibi "kalın" ve "büyük" olanı almış da o haklı diyor, işine gelmediğinden dolayı da bizimkisine haksız diyor. Böyle de bir eziklik var bizim millette. Bizden düşünen çıkmaz, bizden "iyi insan" çıkmaz ! Gerçekten böyle, harbi "iyi insan çıkmaz" diye düşünenler var. Sanıyorlar ki bunları söylediğim için ben bir yere hizmet edip karşılığında para falan alıyorum. Çok geldi başıma böyle iftiralar. Fakat birçok iftira edenin aslında kendisinin böyle bir ticari amaç ile forumlarda post kastığını da ortaya çıkarttık!
http://fotoptik.blogspot.com/2016/11/olympus-om-d-e-m10-mark-ii-canon.html
Darılma-gücenme yok. Böyle bir açıdan bakalım dedik.
Panik yapmayın efendim... Açıklayacağız...
Mesela bir habere göz atalım hemen şöyle, "Benzin fiyatlarının yıllardır görülmediği kadar düşüşe geçmesi, Amerikalıları tekrar kaldıkları yerden cip ve daha büyük motorlu araçlar almaya sevketmiş durumda." diyor haberde. Dikkatinizi çeken bir nokta yok mu ? "Tekrar kaldıkları yerden" diyor ve "Cip ve daha büyük motorlu araçlar almaya sevk etmiş" diyor !.. Hmmm, işte bu ilginç bir haber ve kaynak oldu !.. Aslı da şurada , http://www.veamerika.com/2014/12/16/2014te-abdde-en-cok-satilan-otomobiller-2014/
Ne ise 1 tane kaynak ve kanıt ile bir şey ispat edemeyebiliriz. Bu kaynağı öyle es geçmeyelim. Üzerinde biraz daha derin izler olduğunu görelim... Şöyle,
"Tasarruf ve talepte azalma
1973 yılında ABD Başkanı Nixon Enerji Bakanlığına William Simon’ı atar. Petrol tüketimini azaltmak için 1974 yılında otoyollarda hız limiti olarak saatte 55 mil (90 km) belirlenir. 1974 yılının Ocak ayından itibaren 1975 Şubatına kadar güneş ışığından daha fazla yararlanmak için uygulamalar başlatıldı. Bu uygulama sonucunda çok erken saatlerde yola düşen çocuklar yüzünden hükümete şikayetler gelse de 1976 yılına kadar uygulamada ısrar edildi. Petrol bulunmayan istasyonlar başka işler için kullanılır oldu. Ülke çapında enerji tasarrufu konulu ilanlar, reklamlar ve kampanyalar düzenlendi. Yakıt tasarrufu zorunluluğu yüzünden ABD’deki üç büyük otomobil üreticisi firma yeni modellerinde yakıt tasarrufuna önem vermek zorunda kaldılar. 1980’li yıllara gelindiğinde artık önceki geniş hacimli ve büyük motorlu otomobillerin yerini daha verimli, küçük, önden çekişli ve küçük motor hacimli araçlar aldı. 1974 yılında ünlü araba yarışı Daytona 24 Saat iptal edildi ve Nascar Yarışlarının mesafesi kısaltıldı. İndianapolis 500 yarışlarında eleme ve sıralama turları iptal edildi." - Kaynak : http://tr.wikipedia.org/wiki/1973_Petrol_Krizi
...ve bir de şöyle gözlemlerimizden yola çıkarak bakalım, ne dersiniz ? Amerika'da müzik denildiğinde aklınıza gelen 10 isimden kaç tanesi beyaz, kaç tanesi Afrika kökenli !? Peki spor alanına bakalım. Amerika dendi mi bizde en çok basketbol ve N.B.A ligi akla gelir. Çünki Amerikan futbolu bize epey uzak bir spor dalı. N.B.A'da oynayan 1 beyaza karşı kaç siyah oyuncu vardır ? Geçelim olimpiyatlara, atletizme anımsıyor musunuz Amerikan sprinterleri bayan-erkek ? Hepsi siyah idi. "E iyi de bunların kalın ve büyük ile ne alakası var şimdi ?" diye soruyor musunuz acaba ? Şöyle göstereyim,peki... Misal meşhur birisi "Kim Kardashian" ! "Hah, şimdi kendi dediğini kendin çürüttün ! Yakaladım seni" der gibi mi oldunuz ? Hani siyah olmadığı için ;) Konu o değildi, o konu içinde bir alt konu idi. Konu "kalın" ve "büyük" sevmeleri idi. Nesi meşhur bu kadının ? Hatırlayamadınız ise göstereyim !!!
Bir de "Beyonce" var, hadi bir de benden extra fotolu bir başka örnek daha vereyim Nicki Minaj !
Şimdi bunlar henüz +18'lik değil sanırım !.. Dananın kuyruğunu kopartalım artık, ne dersiniz ? Efedim konuyu kısa bir süreliğine saat 24'ten sonra okunacak uyarısı ile de iyice kırmızı noktalı hale getireyim ve lafı bunca zahmetten sonra "Porno" sektörüne de getireyim !!! E, yuh !.. Bence de yani, bu kadar yeter. Konuyu kapattım, anlayan anladı ;-) Sanırım artık daha iyi bir şekilde neden "kalın ve "büyük" sever dediğimizi !!! Tabi bu sevgi nasıl oluştu, nereden geliyor (E Afrika'dan), ne zaman başladı(E kölelik zamanından) ! Bilmem anımsar mısınız, "Kunta Kinte" isimli bir dizi vardı. O dizide bu beyaz efendileri, siyah kadınlara(artık o kadarını gösteriyordu o zamandaki dizi, epey eskiydi) bizim coşkun'un bile masum görünebileceği kadar tecavüzler ediyorlardı !.. Şöyle bir düşünün, kanun kölelerin sahibi olan kişi. Bunlardan bir Amerika dolusu var ve her birinde de öyle 2-3 köle değil, epey adetli köle var ve tecavüz dolu yıllar geçiyor !.. Şöyle de bir kaynak : http://www.medyasozluk.com/kunta+kinte.html .İşte tam burada şu soru akla gelmese şaşarım, "Amerika'da bu kadar çok Afrika kökenli olmasının nedeni onları köle olarak kullandıkları süreçten geliyor olabilir mi !.. " , "Bu kalın ve büyük sevmeleri maziye dayanan bir alışkanlık sebebi ile olabilir mi ? !
Ne ise, +18'den de çıkalım. Bu kadar beyne giden kanı başka organda heba etmenin lüzumu yok şimdi. Esas konuyu da zaten sona sakladım !..
Şimdi bakınız...
Nerede ise 3 yıllık süreçte aynasız adı ile tanımladığımız, ufak boyutlu ama giriş seviyesi d-slrlar ile aynı imaj kalitesini veren dijital fotoğraf makinalarının Avrupa ve Amerika'daki satış grafiği. Görüldüğü üzere Avrupa'lı ufak ve inceye daha meyilli iken Amerika'lı kalın ve büyük konusunda epey tutucu !.. Durun daha beteri de var !
Daha fazla istatistiki bilgi için : http://www.personal-view.com/talks/discussion/10539/camera-sales-including-april-2014-data
Efendiler... bilmem eğlendiniz mi buraya kadar ? Bilmem bir şeyleri başka bir açıdan gösterebildim mi ? Şimdi fena bir tenha sokağa daha gireceğiz !!! Bakınız bizim millete... Yıllar yılı nerenin özentisiyizdir ? Amerika, değil mi ? Hatta artık sanırım pek Türkçe lokanta, giyim, elektronik, işte alış-veriş yapılacak yer ismi göremiyorsunuzdur. Belki en havalı otomobiller konusunda Amerika o eski dönemlerindeki gibi güçlü değil ama halen önemli bir aktör bizim millet için de Amerikan otomobilleri. Hatırlar mısınız bir ara şu Hummer Jip'ler baya popüler idi bizde. Hatta bir ara onlar için sahiplerine seferberlik kağıdı yollandı falan diye haberleri anımsıyorum. Bizdeki gittikçe yükselen fast-food yeme alışkanlığı !.. Gel gelelim biz yine bizim dijital fotoğraf makinası kullanımımızdaki bu Amerikan özentisi halimize !.. Öyle ki , bakıyorsunuz bazı forum konularında vatandaş diyor ki "Böyle fanatikler bi bizim burada var, Avrupa'lı Amerika'lı böyle değil işte" ;-) Bak yani, eleman Amerika'lıya bakmış da o ne kullanıyor ise o doğrusunu biliyordur diye onun gibi "kalın" ve "büyük" olanı almış da o haklı diyor, işine gelmediğinden dolayı da bizimkisine haksız diyor. Böyle de bir eziklik var bizim millette. Bizden düşünen çıkmaz, bizden "iyi insan" çıkmaz ! Gerçekten böyle, harbi "iyi insan çıkmaz" diye düşünenler var. Sanıyorlar ki bunları söylediğim için ben bir yere hizmet edip karşılığında para falan alıyorum. Çok geldi başıma böyle iftiralar. Fakat birçok iftira edenin aslında kendisinin böyle bir ticari amaç ile forumlarda post kastığını da ortaya çıkarttık!
http://fotoptik.blogspot.com/2016/11/olympus-om-d-e-m10-mark-ii-canon.html
Darılma-gücenme yok. Böyle bir açıdan bakalım dedik.
4 Mart 2015 Çarşamba
m43 sistem lens kataloğu – Güncel !.. (04 Mart 2015)
Buyrun size 22 sayfa dolusu m43 sistem lens !
Micro four thirds group lens catalog – Micro Four Thirds Grup lens kataloğu – BURAYA TIKLA – CLICK HERE
3 Mart 2015 Salı
Metallica vokalisti James Hetfield Olympus OM-D E-M1 kullanıyor...
Profesyonellerin kullandığı makina “Olympus” ! Metallica’nın vokalisti James Hetfield Olympus OM-D E-M1 kullanıyor ! Bir metalciden başka ne beklenirdi ki ?
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)